Muhterem
basın mensupları, değerli arkadaşlar;
Bugün 22
Ocak 2020; haftalık basın toplantımız münasebetiyle yine bir Çarşamba günü bir
araya geldik.
Hepinize katılımınız
için çok teşekkür ediyorum.
Biz aslında
gündemimiz biraz rahatlayacak derken; yeni yeni gündemler ortaya çıkıyor.
Biz de bu
gelişmelerden hakikaten endişe duyuyoruz.
HAYRETTİN KARACA’NIN VEFATI
Bildiğiniz
gibi TEMA Vakfı Başkanı, ”Toprak Dede” olarak da bilinen Hayrettin Karaca
vefat etti.
Kendisine
Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum.
Aslında
Türkiye’de bir duyarlılığın ortaya çıkmasına vesile oldu Hayrettin Karaca.
Çevreye
kimse önem vermezken, kendisi bunu ülkemizin gündemine taşıdı.
Önümüzdeki
dönemde biz her an çevreyi göz önünde bulundurmaya kararlıyız Saadet Partisi
olarak.
BİLİM VE SANAT VAKFI
Bu
gelişmeler ülkemizin hakikaten giderek badireli bir döneme girdiğini
gösteriyor.
Dün birden
bire aniden bir kararla, ülkemizde önemli bir vakfa kayyum atandı.
1986
yılından beri faaliyet gösteren bir vakfa kayyum atanmasını emin olun aklın
alması mümkün değil.
Bu vakfın
kurucuları arasında eski başbakanlarımızdan birisi de var.
Şimdi birden
bire, bu vakfın bir üniversite ile ilgisi var diye, oraya da kayyum atanmıştı,
kayyum atanıyor.
Muhterem
arkadaşlar;
Vakıflar çok
önemli kuruluşlardır.
Vakıfların
vakfiyesine uymayan, aykırı hareket edenlere, hiç unutmayız; Ayasofya Vakfı ile
ilgili olarak, vakfedilirken, bu vakfa dokunanlarla ilgili beddualar
tarihimizde bir yer almıştır.
Bir bilim ve
sanat vakfı olarak tanınan bir vakfın kayyuma teslim edilmesi, ne adaletle, ne
demokrasiyle bağdaşması mümkün değildir.
Ümit
ediyorum ki; bu karar kısa zamanda Sayın Cumhurbaşkanı tarafından düzeltilir.
Çünkü, bu
kararları birileri alıyorsa; Sayın Cumhurbaşkanı’nın ya talimatıyla alıyor, ya
da ona kıyak çekmek, onun yanında gözükmek için alıyor.
Ümit ederim
ki; bu kararın geri alınmasını Sayın Cumhurbaşkanı bizzat kendisi talimat
verir.
Çünkü
adalete müdahale zaten ediliyor.
Bu karar çok
üzücü, çok endişe vericidir.
Bu bizi
başka kararlara öncülük edeceği için endişeye sevk ediyor.
METİN İYİDİL KARARLARI
Son günlerde
gündemimize gelen Metin İyidil ile ilgili kararlar Türkiye’yi sarstı, adalete
olan güven sarsıldı.
1. derece
mahkeme delilleri inceliyor ve mahkumiyet kararı veriyor.
Ardından
İstinaf Mahkemesi’ne gidiyor.
Bu mahkeme
kendisinden önce ilk derece mahkemesinin kararını bozmakla kalmıyor, beraatine
ve tahliyesine karar veriyor.
Ardından HSK
devreye giriyor, bu hakimlerin aldığı kararı bozuyor, hakimleri de başka
yerlere tayin ediyor.
Arkasından
da Cumhurbaşkanı açıklama yapıyor; ”ben talimatı verdim zaten” diyor.
Muhterem
arkadaşlarım;
Hukuk devletinde
devletin başındaki kişiler hakim değildir, mahkeme kararlarına müdahale
edemezler, etmemelidir!
Şimdi bizi
ülkemizi hukuk yönünden nasıl tanımlayacağız?
Kararlar
doğrudan doğruya Cumhurbaşkanlığı tarafından alınıyor!
”Bu mahkum
edilecek” deniliyor; mahkemeler ”emredersiniz” diyor, mahkum ediliyor.
”Bu beraat
edecek” deniliyor; mahkemeler ”emredersiniz” diyor, beraat ettiriliyor.
Olmadı;
”görevden alacaksınız” deniliyor, görevden alınıyor.
Emin olun;
ancak 3.sınıf bile olamayacak derebeyliklerde böyle işler mahkemeler!
En azından
bu görüntü verilmemliydi. Herkesin zihinleri karıştı.
Artık
hakimler, verdikleri kararda ne yapacaklarında şaşkınlar!
Kulaklarını
kabartmışlar, Sayın Cumhurbaşkanı acaba ne düşünür diye onu gözetliyorlar.
Kendi
bulundukları pozisyonu korumak için acaba hangi kararı vermeliyim onu
düşünüyorlar.
Buna hukuk
devleti denmez.
Böyle bir
hukuk devleti olmaz!
Yazıktır,
memleketimize yazıktır, bu kararları alanlara da yazıktır!
Kendi
itibarlarını da zedeliyorlar!
MELEK ÇETİNKAYA
Türkiye’de
hukuksuzluk sürekli devam ettiriliyor.
Melek Çetinkaya! Oğlu müebbet hapis cezası alan bir
harbiyeli askeri öğrencinin annesi.
Sesini duyurmak, evladı için adalet aramak için
çırpınan bir anne!
Benim anlamadığım, sık sık da gündeme getirdiğim,
Sayın Cumurbaşkanı’nın çok yerindeki tespite ne oldu?
”Üstü ihanet, ortası ticaret, altı ibadet” demişti
Fethullah Gülen Hareketi için.
Ya 19 yaşındaki bir askeri öğrencinin hainler sınıfına
konulmasını aklım almıyor!
Bu mümkün değil! Öğrenci, emir-komuta zincirine yeni
giriyor, ”silahını al, çık” denildiği zaman; o öğrenci silahını alıp çıkmak
zorunda!
Şimdi siz o yaştaki öğrencileri hainler sınıfına
koyarsanız; bu ülkede hain olmayan kimse kalmaz!
Karar alma yetkileri almayan öğrenciyi siz, ülkeyi yok
etmek için ihtilale teşebbüs etmekle suçluyor, hapse atıyorsunuz!
Arkasından annesi; ”bu böyle olmaz, haksızlık, bunu
bir defa daha gözden geçirin, yazıktır, günahtır” demesini içlerine
sindiremediler.
Meclis’e gittiler, orda tartaklandılar, bir başka
yerde aynı şekilde gözaltına alındılar.
Hakikaten içim parçalanıyor.
Anayasa’nın 34. maddesi çok açık:
” Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız
toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”
3-5 kişi bir yerde toplandığı zaman, siz onları
tartaklarsanız; bu memlekette fikir hürriyeti, inanç hürriyeti kalmaz!
Sayın Cumhurbaşkanım;
Siz bunu 25 sene önce yaşadınız, sizi de hapse
attılar.
Çıktıktan sonra şimdi siz bunlara nasıl göz
yumuyorsunuz Allah aşkına!
Aynı muameleden geçmiş olmasanız, derim ki bilmiyor.
4 ay haksız yere hapse atıldınız, 4 ay; uzun bir zaman
değil.
Ama önemli. Bir belediye başkanı şiir okudu diye hapse
atıldıysa; garibanların derdini anlaması lazım.
Yapmayın, etmeyin!
Nasıl ki sizin okuduğunuz bir şiiri, o zamanki
mahkemeler yanlış anlayarak size mahkumiyet kararı verdilerse; şimdi siz
aynısını başkalarına uygulatıyorsunuz ve kılınız kıpırdamıyor!
İlahi adalet var, ben inanıyorum.
Eninde, sonunda İlahi adalet tecelli eder!
Ben artık Sayın Cumhurbaşkanı’nından bu konularda
düzeltici adımlar bekliyorum.
ÇÖZÜM: DİPLOMASİ
Bildiğiniz
üzere; bölgemiz ve yakın coğrafyamızda son günlerde sıcak gelişmeler
yaşanmaktadır.
Libya’da
yaşanan son gelişmeler, dünya genelinde de yakından takip edilmektedir.
Çünkü Libya,
Libya’dan ibaret değil!
Suriye’nin
Suriye’den ibaret olmadığı, Irak’ın Irak’tan ibaret olmadığı gibi!
Dünyada, kriz
alanlarının ve gerginliklerin giderek artması nedeniyle ciddi bir güvenlik
kaygısı yaşanmaktadır.
Biz bugüne
kadar, tırmanan bu gerginliklerin daha fazla büyümeden, sükunetle, aklı
selimle, diyalog ve diplomasi yoluyla çözüme kavuşması gerekliliğini ifade
ettik.
Askeri
çözümün değil, diplomatik ve siyasi çözümün aranması için onlarca defa çağrıda bulunduk.
BERLİN ZİRVESİ
Berlin’de yapılan Zirvesi herkesin dikkatini çekti.
Fakat unutulmamalıdır ki; İslam dünyasında kalıcı
barış, Berlin Zirveleri’yle, Washington Konferansları ile değil; İstanbul’un,
Bağdat’ın, Şam’ın, Tahran’ın bir araya gelmesi ile sağlanır!
Ümit ediyorum ki; Suriye’de yaşanan acı tecrübelerden,
başta siyasiler olmak üzere, tüm insanlık dersini almış olsun!
Milyonlarca insanın kanı üzerinden siyaset yapmaya
kalkışmanın nelere mâl olduğunu umarım herkes anlamıştır.
Hiç kimse artık; eşini, çocuğunu, anasını-babasını kaybeden,
evinden, ülkesinden göç etmek zorunda kalan milyonlarca masumu görmezden
gelemez!
Başta ülke yöneticilerimiz olmak üzere, hiç bir ülke,
hiçbir siyasi; ”ben masumum” diyemez!
Her şey biz yaşarken oldu! Yaşananlar tüm dünyanın
gözleri önünde yaşandı.
Artık herkesin durup bir kez daha düşünmesi ve bu
anlamsız çatışmalara, kavgalara bir son vermesi gerekiyor.
Bunun vakti geldi de geçiyor bile!
Temennimiz; başta bölgemiz ve yakın coğrafyamız olmak
üzere; dünyada yaşanan çatışmaların, diyolaog ve müzakere zemininde çözüme
kavuşmasıdır.
Bu vesileyle; en sağlıklı yolun diplomatik ve siyasi
çözüm yollarını aramak olduğunu bir kez daha ifade ediyorum.
FATURALAR
CEP YAKIYOR!
Bugün ülkemizde en ciddi problem adalet ve ekonomik
gelişmelerdir.
Bugün insanımız geçinemiyor, evine ekmek götüremiyor,
çocuğuna okul harçlığı veremiyor.
Elektirik ve doğalgaz faturaları da can yakar hale
geldi.
Geçen senelerde 300-400 lira gelen faturalar bu sene
500-600 liraları bulmuş durumda.
İnsanlar sosyal medyadan paylaşıyor, birçok kişiyle konuşuyoruz;
800-1000 lirayı bulan faturalar var!
Yazıktır, günahtır!
-Dünya’da son bir yılda doğalgaz fiyatları %50’den
fazla düşerken, her ne hikmetse ülkemizde %50’den fazla zam geldi.
Bunun cevabını hükümetin vermesi icap eder, bu nasıl
mantık?
Bunun sebebi var; bütçeyi denkleştiremedi bu
arkadaşlar!
Vergi, zam! Başka bir şey bilmiyorlar!
Yıllardır söylüyoruz; asfalt ve beton kayın doyurmaz.
Kızılderililer bundan 300 yıl önce anlamış, bunlar daha
anlayamadı!
Ekonomi bu kadar dar boğazda iken; insanımızın sırtına
bir de fazladan bu farkları yüklemek insafsızlıktır!
-TÜİK’in geçen aylarda yaptığı son bir araştırmaya
göre de; ortalama elektrik ve doğalgaz fiyatları, geçen yedi yılda yüzde 60 ila
yüzde 130 artış gösterdi.
Kamuda yapılan israfın, gösterişin faturası
milletimize kesiliyor.
İktidara sesleniyorum; başta gıda fiyatları olmak
üzere hayat pahalılığıyla mücadele eden insanımız, şimdi de faturalar ile
mücadele etmeye çalışıyor.
Gelin insanımızın sırtındaki bu yükleri hafifletin,
kendi yanlış politikalarınızın faturasını millete ödetmeyin!
KANAL
İSTANBUL ve YAVUZ SULTAN SELİM KÖPRÜSÜ
Evet; insanımız faturasını, kirasını ödeyemez, evini
geçindiremez durumda iken, böylesine ağır bir krizle mücadele etmeye çalışırken,
iktidar varsa-yoksa Kanal İstanbul türküsü söylemeye devam ediyor.
Biz bu arkadaşlara bir türlü anlatamadık, işin acı
tarafı aslında anlıyorlar da işlerine gelmiyor.
Varsa-yoksa beton, asfalt, gökdelen, rant!
İşte Yavuz Sultan Selim Köprüsü!
Geçtiğimiz günlerde açıklandı; köprüden yine yeterli
araç geçmediği için hazineden şirketlere ödenecek miktar, 2019 yılı için
toplamda; 3 milyar lirayı geçiyor.
Yazıktır, Allah’tan korkun!
Milletimizin paraları, ülkemizin kaynakları nereye,
kimlere gidiyor?
Bu konuda karneniz ortada, hal böyleyken şimdi de
tutturdular Kanal İstanbul!
Kimler, nerelerden arsa almış, onlar da bir bir ortaya
çıkıyor işte!
Bugüne kadar aldığınız rant odaklı kararlar, attığınız
yanlış adımlar bizi hep çıkmaz bir sokağa getirdi.
Açlıktan ölen, geçinemediği için intihar eden
insanların olduğu bir ülkede, bir avuç kaymak tabaka için, birileri rant elde
edecek diye kaynaklarımızı betona, asfalta gömmeye devam ediyorlar!
İnsanlarımızın geçinemiyoruz feryatlarını duymazdan
gelip, her gün ekranlarda; siyasiler, iktidara eklemlenmiş yazar, çizerler,
kürsülerde koro halinde Kanal İstanbul türküsü söylüyorlar!
Tam bir ”cambaza bak cambaza” oyunu sergilenmektedir.
Milletin onlarca derdi varken; kamuoyunu böyle suni
gündemlerle meşgul etmeyi artık huy edindiler.
Bu kısır tartışmaların, kim çay dağıtıyor, kim süt
dağıtacak gibi absürt çekişmelerin kimseye faydası yoktur!
Ne zaman bu suni gündemleri bir kenara bırakıp, gerçek
meselelerimize eğilirsek; işte o zaman babalar evine giderken rahatça çayını da
alır, anneler çocuklarına istedikleri marketten istediği sütü de alır.
Bizim konuşmamız gereken konular işte bunlardır!
-Faturasını ödeyemeyen, çocuğunun, torunun istediğini
alamayan, geçinemeyen insanlarımıza,
– Her gün hayat mücadelesi veren emeklililerimize,
işçilerimize, memurlarımıza, işsizlerimize,
-Yarınlara dair umudunu yitirmiş gençlerimize,
sabah-akşam;
Kanal İstanbul’un ve üzerinden yeteri kadar araç
geçmeyen köprülerin faziletlerini anlatıyorlar.
Allah akıl, fikir, iz’an versin!
EĞİTİM
Değerli arkadaşlar; son olarak, Cuma günü başlayan
yarıyıl tatili vesilesiyle eğitimcilerimizin problemlerine, taleplerine de
değinmek istiyorum.
Ne yazık ki; diğer tüm alanlarda olduğu gibi eğitim
konusunda da tablo hiç iç acı değil!
Tam bir keşmekeş!
Öğrencilerimizin, velilerinin ve eğitimcilerimizin
problemleri, yaşadığı sıkıntılar giderek derinleşiyor.
Hedefler bir türlü gerçekleşmiyor.
Eğitim çalışanlarının sorunları bir türlü
giderilmiyor.
Köklü sorunlara, kalıcı çözümler üretmek yerine problemlere
makyaj yapılarak örtülmeye çalışılıyor.
2019-2020 yılının ilk dönemini geride bıraktık,
maalesef yine beklentileri karşılayacak hiçbir adım atılmadı.
-Sözleşmeli öğretmenlerin kadro ve eşit haklar
beklentisinin karşılanmaması,
-3600 ek gösterge artışı sözünün gereğinin yerine
getirilmemesi,
-Öğretmen atama ve yer değiştirme süreçlerine ilişkin
bir sistemin oluşturulmaması gibi pek çok sorun çözüm bekliyor.
Bunların yanı sıra;
-Ücretli öğretmenlik garabeti,
-Öğretmene karşı giderek artan şiddete karşı etkin ve
caydırıcı bir adım atılmaması,
-Öğretmen açığı ve bir türlü ataması yapılmayan
öğretmenler,
-Ders ücretlerindeki adaletsizlik,
-Okulların bütçe sorunu,
Eğitimin denetim ve rehberlik ayağının ihmal edilmesi
gibi konularda beklentileri karşılayan adımlar hâlâ atılmış değildir.
-Öğretmenlerin görev, yetki, hak ve sorumluluklarının
belirlendiği, mesleki gelişim ve kariyer basamaklarının ve iş güvencelerinin
tanımlandığı, öğretmene destek niteliğinde bir meslek kanunu bir an önce
çıkarılmalıdır.
-”Sözleşmeli öğretmen” kavramı tarihe karışmalıdır.
Bu model, öğretmenlerimizin moral ve motivasyonunu olumsuz etkilemekte,
eğitimde verimliliği düşürmektedir.
-Sözleşmeli öğretmenlikten bir an evvel vazgeçilmeli,
öğretmenlerimizin tümü kadrolu istihdam edilmelidir.
– 24 Haziran seçimleri öncesinde vadedilen,
Cumhurbaşkanlığı ikinci 100 Günlük Eylem Planı’nda ve 2023 Eğitim Vizyonu’nda
yer verilmesine rağmen; 3600 ek gösterge vaadi konusunda henüz hiçbir somut
adım atılmadı.
-Öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi başta olmak
üzere, seçim sürecinde verilen vaatler bir an evvel ve mutlaka yerine
getirilmelidir.
– Ne yazık ki; toplumumuzda şiddet olaylarının her geçen
gün daha da arttığını üzülerek görüyor, biliyoruz.
Eğitimcilere karşı şiddeti önleyecek, eğitimcinin
itibarını daha da artıracak, konumunu güçlendirecek, onu tehlikelere karşı
koruyacak yasal düzenlemelerin yapılması artık kaçınılmazdır.
Şimdi sıraladıklarım olmak üzere, daha birçok konuda
eğitim çalışanlarımız ciddi sıkıntılar yaşamaktadır.
Unutulmamalıdır ki; ”bir öğretmen, bir nesil”
demektir.
Bu nedenle; geleceğimizin teminatı gençlerimizi emanet
ettiğimiz öğretmenlerimizin ve tüm eğitim çalışanlarımızın problemlerini dile
getirmeyi, çözüm yollarını aramayı bir vazife olarak görüyoruz.
Ümit ediyoruz ki; iktidar da, eğitimcilerimizin,
eğitim sendikalarının ve bizlerin dile getirdiği bu ve bunun gibi onlarca çözüm
bekleyen konularda gerekli adımları bir an evvel atar.
Biz Saadet Partisi olarak; eğitim çalışanlarımızın,
işçilerimizin, memurlarımızın, emeklilerimizin, gençlerimizin sorunlarını dile
getirmeye, çözüm önerileri sunmaya devam edeceğiz.
Ülkemizin gerçek problemlerini kamoyunun gündemine
getirmeye devam edeceğiz.
Suni gündemlerle, kısır siyasi çekişmelerle vakit
kaybetmeden; insanlarımızın problemlerine nasıl çözüm üretirizi konuştuğumuz
bir siyasi iklim temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyor, katılımınız için
teşekkür ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder