SAADET
PARTİSİ 7. OLAĞAN KONGRE KONUŞMASI
TEMEL KARAMOLLAOĞLU
2019 ANKARA
“Mehmedim sevinin başlar yüksekte
Ölsek de
sevinin eve dönsek de
Sanma bu
tekerler kalır tümsekte
Yarın elbet
bizim, elbet bizimdir.
Gün doğmuş
gün batmış ebed bizimdir.”
“Dörtnala gelip
Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket
bizimdir.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
Yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet
bizimdir. “
Yaşamak bir ağaç gibi tek ver hür
Ve bir Orman gibi kardeşçesine,
Bu
hasret bizimdir.
Bu dava, bu sevda, bu vatan bizimdir.
Karacaoğlan
bizim, Dadaloğlu bizim, Yunus Emre bizimdir.
Ahmet
Yesevi, Pir Sultan Abdal, Hacı Bektaş, Mevlana bizimdir.
“Kürdü, Türkü
ve Çerkezi
Hep Adem'in oğlu kızı
Beraberce şehit gazi” diyen aşık
Veysel bizimdir.
Semah bizim,
halay bizim, horon bizimdir…
Munzur
bizim, Fırat bizim, Kaz Dağları bizimdir…
Madımak,
Roboski, Başbağlar bizimdir…
Yasin Börü,
Eren Bülbül, Berkin Elvan bizimdir…
Acısı bizim,
sevinci bizim, kederi bizim türküsü bizimdir
BU ÇAĞRIMIZ 82 MİLYONADIR
Bu çağrımız;
Kürde, Türke, Aleviye, Sünniye, Laza, Çerkeze, Arnavuta, Boşnağadır.
Bu çağrımız;
dindara, muhafazakara, libarele sosyal demokratadır.
Görüşü,
düşüncesi, ne olursa olsun 82 milyon ülke evladınadır:
“Gelin canlar bir olalım.
İşi kolay kılalım
Sevelim, sevilelim
Bu dünya kimseye kalmaz”
MUHTEREM
DİVAN, MUHTEREM DELEGELER,
Yüksek
İstişare Kurulumuzun Muhterem Başkan ve değerli üyeleri
Yurtdışından
ve yurtiçinden teşrif eden aziz misafirler,
Siyasi
partilerimizin ve basınımızın değerli temsilcileri,
Türkiye’nin
dört bir yanından koşup gelerek bu salonu, muazzam bir coşku ile dolduran
davamızın fedakâr mensupları,
Dünyayı daha
yaşanabilir, hayatı daha kolay ve daha güzel kılmak için en üstün gayreti
gösteren hanımefendiler…
Yeniden
Büyük Türkiye ve Yeni Bir Dünya’nın kurulması için gece gündüz çalışan genç
kardeşlerim, hepinizi canı gönülden selamlıyor, Cenab-ı Hak’tan en büyük
başarıları nasip etmesini diliyorum…
Bugün 3
Kasım 2019. Bugün tarihi bir gündür.
Milli görüş
hareketinin siyaset sahnesine çıkışının 50. yılındayız.
Dile kolay
tam 50 yıl!
50 yıldır;
-Hak
diyoruz,
-Adalet
diyoruz,
-Üretim
diyoruz,
-Kalkınma
diyoruz.
-Şahsiyetli
dış politika diyoruz.
-Önce ahlak
ve maneviyat diyoruz.
-Düşmanlaştırma
ve ötekileştirme değil, kardeşlik ve kucaklaşma diyoruz.
50 yıldır bu çizgimizden taviz
vermedik
Yolumuzdan
dönmedik.
Rüzgâra,
konjonktüre, makama, mevkie göre yön değiştirmedik.
O yüzden,
istikrar görmek isteyen bu salona baksın.
“Diklenmek” değil ‘Dik Durmak’ nasıl olur görmek isteyen,
bu salona baksın.
Bu salonda
güce teslim olmayanlar var. Haksızlığa boyun eğmeyenler var.
İlk virajda
veda edenler değil, ahde vefa gösterenler var…
Aldatmayanlar
var, aldatılamayanlar var…
Bu salonda
Anadolu’nun aslanları var…
İyi ki varsınız…
Allah sizlerden razı olsun.
Hepiniz
biliyorsunuz,
50 yıl önce
Prof. Dr. Necmettin Erbakan belde-i muhayyerede, Konya’mızda ilk adımı atarken,
ilk tohumu ekerken;
-“Bir çiçekle bahar olmaz” diyenlere
-“Evet ama her bahar bir çiçekle başlar” diyerek
karşılık vermişti.
İşte bu
salonda, gelecek baharları müjdeleyen çiçekler var.
Karadeniz’in,
Ege’nin, Torosların, Kaçkarların kardelenleri var.
Bundan 50
yıl önce, 1969 yılında Bağımsızlar Hareketinde hangi inançla yola çıktıysak,
MNP’yi,
MSP’yi, Refah’ı, Fazilet’i kurarken hangi ruh ve heyecana sahipsek,
Bugün de,
Saadet Partisi olarak, aynı coşku ve aynı inançla hedefe doğru yürüyoruz.
Bu vesileyle,
bu hareketin ruh iklimini oluşturan, maddi ve manevi temellerini atan Eşref Edip’i, Metin Yüksel’i, Fehmi
Cumalıoğlu’nu, Fehim adak’ı, Cevat Ayhan’ı, Bahri Zengin’i, Ali Oğuz’u,
Süleyman Arif Emre’yi, Ahmet Derin’i, Oya Akgönenç’i, Ali Soylu’yu, Adnan
Demirtürk’ü ve adını sayamadığımız nice kahramanı rahmet, minnet ve
şükranla anıyorum.
Ve yine, “Takatinin sonuna kadar mücadele”
etmenin destanlaşmış birer önekleri olarak değerli dava büyüklerimize, Kurucu
Genel Başkanımız muhterem Recai Kutan’a, Yüksek İstişare Kurulu Başkanımız muhterem
Oğuzhan Asiltürk’e, Şevket Kazan’a, Yasin Hatipoğlu’na, Ahmet Tekdal’a, Lütfi
Doğan’a sağlıklı uzun ömürler diliyorum.
50 yıl önce
yaptığımız gibi, bir kez daha besmelemizi çekiyor, kollarımızı sıvıyor ve işe
koyuluyoruz.
Milli Görüş
hareketi nasıl ki 1969 yılından itibaren;
-Maddi ve manevi kalkınmanın,
-Yerli ve milli duruşun,
-Üreten bir
ekonominin
-Sanayi hamlelerinin ilk işaret fişeği
olduysa,
Bugünkü
kongremizde;
-Yaşanabilir Bir Türkiye,
-Yeniden Büyük Türkiye ve
-Yeni Bir Dünya’nın yeniden başlangıcı olacak inşallah.
Bugünün 3
Kasım olmasının bir başka önemi daha var.
Bilindiği
gibi 3 Kasım 2002 yakın tarihimizin önemli kırılma noktalarından birine şahit
olmuştur.
Milletimiz 3
Kasım 2002’de Ak Parti’ye temelde şu 5 şeyi gerçekleştirmek üzere oy vermişti.
Neydi
bunlar?
1- Müreffeh bir Türkiye
2- Güçlü bir Türkiye
3- Özgür bir
Türkiye
4- Öncü bir Türkiye
5-Adaletin hakim olduğu bir Türkiye
PEKİ, BUGÜN NASIL BİR TÜRKİYE İLE
KARŞI KARŞIYAYIZ?
-Ekonomiden
ekolojiye, adaletten demokrasiye, tarımdan sanayiye, eğitimden dış politikaya
sürekli savrulan bir Türkiye var.
-Ekonomisi dar boğaza girmiş, tarım
ve hayvancılığı bitmiş, bütün birikimleri “VARLIK FONU” adı altında ipotek
edilmiş bir Türkiye var.
-Yaklaşık
500 binin üzerinde çiftçinin tarımı bıraktığı, 3 milyon hektardan fazla tarım
arazisinin betona, inşaata kurban edildiği bir Türkiye var.
-Cumhuriyet tarihinde ilk kez,
borçlanabilmek için “BORÇLANMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ” kurmak zorunda kalmış bir
Türkiye var.
-Komşularla
sıfır sorun diye yola çıkıp, sorunlu olmadığı tek bir komşusu kalmayan bir
Türkiye var.
-Olağanüstü halin olağan hale
geldiği, baskı ve tahakkümün arttığı, farklı ve muhalif seslerin susturulduğu,
devletin omurgasını oluşturan kurumların yıpratıldığı bir Türkiye var…
-Adalet
olgusu iflas etmiş, mağdurlar ordusu oluşmuş bir Türkiye var. .
-İltimas, adam kayırma, torpil ve
partizanlığın sıradanlaştığı, israf ve yolsuzluğun had safhaya çıktığı bir Türkiye
var.
-Eğitimi
yazboz tahtasına dönmüş, Aile yapısı, toplumsal bağları zayıflamış bir Türkiye
var.
-Gençlerin gelecekten ümidini kestiği,
Yarınlara dair umutların tükendiği bir Türkiye var.
Şimdi bu
gerçeklere bakarak diyorum ki,
3 Kasım 2002
Ak Parti’nin iktidara gelişinin ilk günü olmuştu.
3 Kasım
2019’da, iktidardan ayrılışının tescillendiği gün olarak tarihe geçecektir.
Çünkü Ak
Parti miadını doldurmuştur.
Ne yazık ki,
Türkiye’ye verebileceği hiçbir şey kalmamıştır.
Yorgundur,
Türkiye’yi de yormaktadır.
Bitkindir,
Türkiye’yi de bitirmektedir.
Adı Adalet
ve Kalkınma Partisi olmasına rağmen ne Adaleti kalmıştır, ne de kalkınması!..
MUHTEREM KARDEŞLERİM;
İnanıyorum
ki gelecek 50 yılı yine Milli Görüşçüler, sizler inşa edeceksiniz.
Çünkü Saadet
Partisi; siyaseti mevki ve makam için değil, Allah rızası için yapan, tertemiz
bir kadronun adıdır.
Bu kadro
kimseye tuzak kurmaz. Kimseye kumpas yapmaz. Kimse ile gizli kapaklı işlerde
bulunmaz.
Bu kadronun
tek bir derdi vardır, o da bu ülkeye, bu millete olan aşkıdır, sevdasıdır.
Allah
sizlerden razı olsun. Sizler Türkiye’nin umudusunuz. Türkiye’nin aydınlık
geleceğisiniz.
MUHTEREM
KARDEŞLERİM
Herkes Bilmeli ki, Biz Ak Parti’yi Değil Yanlış Politikalarını
Eleştiriyoruz
Saadet
Partisi hiçbir kimsenin, hiçbir partinin hasmı veya düşmanı değildir.
Biz
partileri değil politikaları eleştiririz.
Biz kişileri
değil zihniyetleri eleştiririz.
-Bu yüzden
50 yıl boyunca milletin inancıyla, değerleriyle mücadele edenlere nasıl karşı
çıktıysak, bugünde; milletin
inancını istismar edenlere karşı çıkıyoruz.
-50 yıl
boyunca halkın değil tankın yanında duranlara nasıl karşı çıktıysak bugünde; halkın değil rantın yanında duranlara
karşı çıkıyoruz.
-50 yıl
boyunca milletin kaynaklarının bir avuç mutlu azınlığa aktarılmasına nasıl
karşı çıktıysak bugünde; milletin imkânlarının
bir avuç yandaşa aktarılmasına karşı çıkıyoruz.
-50 yıl
boyunca milletin iradesine ipotek koymaya kalkan laikçi, dayatmacı vesayet
anlayışına nasıl karşı çıktıysak, bugünde;
vesayeti kaldıracağız diyerek iktidara gelip, kendi kişisel vesayetlerini
kurmaya kalkanlara karşı çıkıyoruz.
Bundan sonra
da karşı çıkmaya devam edeceğiz.
Kınayanların
kınamasına aldırmadan inandığımız doğruları en gür şekilde haykırmaya devam
edeceğiz.
Çünkü Milli Görüş gömleği
ilikleriyle değil ilkeleriyle ünlüdür.
Biliyoruz
ki; bu ilkelere inanan ve bu ilkelere göre çalışan idareciler ancak efsanevi
hizmetlerin altına imza atabilirler.
Şayet, aynı
yöneticiler gömleği çıkarır ve bu ilkelerden uzaklaşırlar ise, asla benzer başarıyı sağlayamazlar.
Zira koltuğu
değil Hakkı üstün tutanlar, ülkelerine ve insanlığa büyük hizmetler yaparlar.
Değerli
Kardeşlerim, Aziz Milli Görüşçüler:
Türkiye’nin Yeni Bir Başlangıca İhtiyacı Var
Geçmişte
herkesin hataları olmuştur.
Önemli olan
bu hatalara takılıp kalmak değil, bu hatalardan ders çıkarıp, elbirliği ile,
mutlu ve müreffeh bir geleceği oluşturmaktır.
Bütün
partilere sesleniyorum;
Gelin bunun
için yeni bir toplumsal mutabakat sağlayalım.
Gelin ülkemizi
bir rövanş cumhuriyeti olmaktan kurtaralım.
İhtilaflarımızın,
hırslarımızın kör karanlığında kaybolmak yerine, ittifaklarımız üzerinden yeni
bir toplumsal sözleşme imzalayalım.
Hep birlikte
yeni bir gelecek inşa edelim.
BU GELECEKTE;
-Çatışma
değil, diyalog olsun.
-Çifte
standart değil, adalet olsun
-Üstünlük ve
kibir değil, eşitlik ve tevazu olsun
-Sömürü
değil, işbirliği olsun
-Baskı ve
tahakküm değil, insan hakları ve özgürlükler olsun.
Biz Saadet
Partisi olarak milletimizin tüm farklılıklarıyla beraber, etrafında
buluşabileceği yeni bir toplumsal sözleşme teklif ediyoruz.
Ruhunu
Birinci Meclis’in çeşitliliğinden, Mayasını Mehmet Akif’in Çanakkale Destanı
ile İstiklal Marşı’ndan, omurgasını 1921 Anayasası’ndan alan, ihtilaflarımızı
ayrılık vesilesi görmeyen, farklı inanma ve düşünme imkanını Allah’ın lütfu
bilen bir anlayış öneriyoruz.
Biz
inanıyoruz ki;
-Kendisi
için istediğini başkası için de isteyen Müşfik
Bir Toplum,
-Milletinin
tüm fertlerini eşit gören Hadim Bir
Devlet,
-Adil bir
düzeni en temel hedef olarak gören Siyasal
Bir Mekanizma
-Evrensel
hukuk normları ve demokrasiyi, kendi kadim birikimi ile harmanlayarak
içselleştirmiş ve bunları geliştirmeye kararlı yeni bir Ortak Anlayış
Yeniden
Büyük Türkiye’yi kuracaktır.
Millet
mefhumu; ‘bizden önce yaşayanlar’, ‘halen yaşamakta olanlar’ ve ‘bizden sonra
yaşayacakların’ toplamını ifade eder.
Milletin
devleti vardır. Devlet, milletin sahibi değildir.
-Halk: her siyasi ve sosyal görüşten,
dinden ve ırktan mürekkep bir bütündür.
-Devlet; insana ve topluma hizmet için
vardır. Devlet hiçbir şekilde bir tahakküm aracı olarak kullanılmamalıdır.
-Siyaset ise; toplumun içerisinden çıkıp, devleti
hak ve adalet ekseninde yönetme emanetine sahip olma işidir.
Emanet
toplumundur. Siyasetçi; devlet emanetini üstlendiğinde, sadece mensup olduğu
parti ya da dünya görüşünün değil kendisi gibi olmayanların da hak ve
özgürlüklerini korumak ve onların gelişimine katkı vermekle yükümlüdür.
Bütün
insanlar hür, onurlu ve haklar bakımından eşittir.
Biz, farklı
kesimlerin doğal haklarını kullanarak, özgürce yaşayabileceği bir Türkiye hayal
ediyoruz.
Bu çerçevede;
Her türlü
oligarşiyi ve tahakkümü kesin olarak reddediyoruz.
Devlet
müşterektir, kimliği adalettir. Farklılıkları, devlet çatısı altında bir araya
getiren ise toplumsal sözleşmedir. Devlet bu sözleşmenin uygulayıcısı ve
hakemidir.
Türkiye, din
ve laiklik üzerinden kendi evlatları arasında, milletin enerjisini tüketen
tartışmalı yılları geride bırakmalıdır.
Din,
herhangi bir sosyal grup ya da partinin tekelinde olmadığı gibi, laiklik de,
herkesin dini, siyasi ve sosyal görüşlerini rahatlıkla ifade edebilmesinin
teminatı olarak anlaşılmalıdır.
Devletin
vazifesi kimlik dayatmak değil; var olan kimliklerin devlet şemsiyesi altında
huzur ve barış içerisinde varlıklarını sürdürme ve geliştirme imkanlarını sağlamaktır.
Saadet
Partisi, dinin siyaset tarafından bir araç olarak kullanılmasına da, laiklik
adı altında dini özgürlüklerin yok edilmesine de karşıdır.
SAADET PARTİSİ TÜRKİYESİ’NDE;
-Hiç kimse ırkından, cinsiyetinden, dilinden,
dininden, mezhebinden, ideolojisinden dolayı suçlanmayacak, hiç kimseye
ayrımcılık yapılmayacaktır.
-Şiddete
başvurmadığı sürece her düşünce, örgütlenme hakkına sahip olacak, bu hak hiçbir
şekilde engellenmeyecektir.
-Türkiye Cumhuriyeti devleti; üzerinde yaşayan
herkesin ortak paydasıdır. Hiçbir ideolojinin, hiçbir kurumun, hiçbir yapının,
hiçbir partinin ve hiçbir kişinin vesayet ve tahakkümü altına sokulamaz.
-- Halkın
iradesine ipotek konulamaz, seçilmişler atanmışlarla değiştirilemez.
-Demokrasiye saygı, milletin iradesine teslimiyettir.
Bu iradenin tecelli ettiği yer sandıktır. Ancak Çoğunluk tek başına hak sebebi de
sayılamaz. Devlet her türlü azınlığın haklarını korumak ve teminat altına
almakla yükümlüdür.
-Devlet
yönetimi, hiçbir ayrım gözetmeden, bütün vatandaşlarına onurlu, saygın ve
müreffeh bir yaşam sunmakla yükümlüdür
-Devlet yönetimi, ülkenin sahip olduğu kaynak ve
birikimleri bütün vatandaşları için adil bir şekilde paylaştırmakla
mükelleftir.
-Adalet en
önemli önceliktir. Adaletin olmadığı yerde zulüm vardır. Yargıda masuniyet
karinesi esastır. Suçu Mahkemeler nezdinde somut delillerle ispat edilmediği
sürece görüşü, düşüncesi, aidiyeti ne olursa olsun herkes masum kabul
edilmelidir.
Eğer bu
genel prensipler üzerinden, birlik ve beraberliğimizi pekiştirebilir, toplumsal
mutabakatımızı güçlendirebilirsek,
Ülkemiz
cumhuriyetin yüzüncü yılı olan 2023’e güçlü bir şekilde girecek ve çok kısa bir
süre içerisinde yeni bir dünyanın kurucu gücü olacaktır.
MUHTEREM
DELEGELER, MUHTEREM KARDEŞLERİM…
HANIMEFENDİLER,
BEYEFENDİLER, GELECEĞİMİZİN TEMİNATI SEVGİLİ GENÇLER.
Bu noktada
sizlere Saadet Partisi’nin 7 Temel Özelliğini arz etmek istiyorum.
1- SAADET PARTİSİ BİR “DEĞERLER” HAREKETİDİR
Toplumun
maddi ve manevi değerlerinin korunması için mücadele eder.
“Önce Ahlak
ve Maneviyat” düsturunu şiar edinmiştir.
Medeniyet
değerlerimizin ihyasını en önemli önceliklerden biri olarak görür.
Maddiyatçı
değil maneviyatçıdır.
Küresel
egemenlerin; “Bir damla petrol, bir damla kandan değerlidir” anlayışına karşı,
Saadet Partisinin değerler anlayışında; “dünyanın bütün zenginlikleri, bütün
madenleri, bütün petrolleri, bir masumun bir damla kanı etmez”
2-SAADET PARTİSİ BİR “İNSANLIK”
HAREKETİDİR,
Yaratılanı
Yaradan’dan ötürü sever.
İnsanı ismi
veya cismi ile değil fiilleri ve icraatları ile değerlendirir.
Kutuplaştırmadan
uzak durur.
Hiç kimseyi
ötekileştirmez, ırkçılık ve mezhepçilik
yapmaz.
Bütün
insanlığın saadeti için çalışır.
Huzur, barış
ve kardeşliğin ancak bu yaklaşımla gerçekleşeceğine inanır.
3-SAADET PARTİSİ “BİLGİ VE HAKİKAT”
HAREKETİDİR.
Bütün
çalışmalarını veri ve bilgi merkezli yapar.
Algılara
teslim olmaz.
Bilimsel araştırmaları,
bilgi ve teknoloji üretimini, tecrübeyi esas alır.
İftiraya,
karalamaya, gerçekle alakası olmayan algı operasyonlarına itibar etmez.
Algı
oluşturmak için hamasete itibar etmez.
Hamaset ve
hurafelerin değil hakikatin ardından yürür.
Güçlü,
süratli ve yaygın kalkınmanın bilimsel çalışma ve üretimle mümkün olacağını
bilir.
4- SAADET PARTİSİ BİR “ADALET”
HAREKETİDİR
Şair der ki;
“İnsansız adalet olmaz
Adaletsiz insan olur mu? Olur
olmaz olur mu!
Ama, olmaz olsun”
Saadet
Partisi, güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir dünya için
çalışır.
Adalet,
mülkü yani devleti, ayakta tutan en temel kavramdır.
Adalet
kurumlarının siyasallaşması ve adalete olan güvenin sarsılması, toplum için
felaket demektir.
Bu yüzden:
Saadet Partisi güçlünün hukukunu reddeder.
Gücün tek elde
toplanmasına karşı çıkar. Her koşulda Hakkın hakim olması için mücadele eder.
5-SAADET PARTİSİ “TAM BAĞIMSIZLIK”
HAREKETİDİR
Bireyde ve
devlette, her yönü ile bağımsızlığı savunur.
Ekonomiden,
sosyal hayata, askeri imkânlardan yüksek teknolojiye tüm alanlarda kendi
kendine yetebilen bir ülkeyi savunur.
Şahsiyetli
bir dış politika olmazsa olmazıdır!
Bu sebeple tarihi,
coğrafi ve kültürel bağlarımız olan ülkelerle her türlü işbirliğine önem verir.
Çoğrafyamızdaki
problemler, çatışarak değil çalışarak çözülür,
Dışarıdan
müdahalelere imkan vererek değil, bölgemizin asli unsurları ile işbirliği yaparak
çözülür.
6-SAADET PARTİSİ “HER TÜRLÜ SÖMÜRÜYE
KARŞI BİR BAŞKALDIRI HAREKETİDİR.”
Saadet
Partisi; Faiz sömürüsünü, emek sömürüsünü, zihin sömürüsünü, din sömürüsünü,
şahsiyet sömürüsünü reddeder.
Her türlü
tekelciliğe ve rant düzenine karşıdır
Helal kazanılmış
birin, haram yollarla elde edilmiş binden çok daha büyük ve çok daha kıymetli
olduğunu bilir.
Adil
paylaşımı ve fırsat eşitliğini savunur.
İhtiras ekonomisi
değil ihtiyaç ekonomisi anlayışıyla hareket eder.
Rant
ekonomisini değil reel ekonomiyi savunur.
Milli ve
rasyonel kalkınmadan yanadır.
7- SAADET PARTİSİ BİR “UMUT VE UFUK”
HAREKETİDİR.
Saadet
partisinde umutsuzluğa, karamsarlığa yer yoktur.
Saadet
partili asla vazgeçmez, asla pes etmez.
Bir umut
hareketi olduğu kadar bir ufuk hareketidir.
Geleceği
planlarken, basiret, feraset ve dirayet ile hareket eder.
Milli Görüş
Hareketi kuruluşundan bugüne kadar, dünya sathında meydana gelmiş bütün
gelişmeleri ve yenilikleri yakın bir şekilde takip etmiştir.
1960’larda
ağır sanayi hamlesine öncülük eden, toplu iğne bile yapamıyoruz denilen bir
dönemde, gümüş motoru, yerli otomobili üretebilme cesaretini topluma aşılayan
bu hareket.
Bugün de,
ileri teknoloji ve bilimsel çalışmaların, ülkemizde gerçekleştirilmesi
noktasında, öncü vazifesi görmeye devam edecektir.
MUHTEREM KARDEŞLERİM…
MUHTEREM DELEGELER,,,
Yeniden
Büyük Türkiye’yi inşa ederken:
-Küstürecek ne bir ferdimiz;
-Atıl bırakacak ne bir kaynağımız,
-Ötekileştirecek ne bir vatandaşımız
-Ve Terk edilecek ne bir metre kare
toprağımız vardır.
Yeniden
Büyük Türkiye’yi, Saadet Partisi’nin öncülüğünde, hep birlikte kurmak ve
gelecek nesillere emanet etmek zorundayız.
DEĞERLİ KARDEŞLERİM,
Geleceğin
Türkiyesi ve Türkiye’nin geleceği için;
-Kardeşçe Yaşanılan Bir Ülke Oluşturacağız:
Kimsenin
kimseye tahakküm etmediği insanlarımızın kendi inanç ve düşüncüleri ile özgürce
ve kardeşçe yaşayacağı bir Türkiye inşa edeceğiz.
-Kaynaklarımızı Gösterişe Değil Üretime Tahsis
Edeceğiz:
Gerektiğinde
itibarımızdan tasarruf edecek, kaynakları kendi şahsi çıkarlarımıza değil
milletin faydasına kullanacağız. Tüketime ve gösterişe ayrılan kamu
kaynaklarını, üretime ve istihdama yönlendirerek, hızlı ve yaygın bir kalkınma
hamlesi başlatacağız.
-Yönetimde Ehliyet ve Liyakati Esas alacağız.
Eğitimden
istihdama, kamu ihalelerinden atamalara kadar her alanda adam kayırma, torpil
ve iltiması ortadan kaldıracağız. İşi ehline vereceğiz. Devleti
partileştirmeyeceğiz. Saadet Partisi olarak 82 milyona hizmet edeceğiz.
-Emanete İhanet Etmeyeceğiz
Bize emanet
edilen kamu mallarına ve imkânlarına, yetim malına sahip çıkar gibi sahip
çıkacağız.
-Ne yiyeceğiz ne de yedireceğiz.
Tüm
vatandaşlarımıza eşit mesafede duracağız. Hiçbir kesimi siyasi görüşlerinden
dolayı hizmetten mahrum bırakmayacağız. Hiç kimseye ikinci sınıf vatandaş
muamelesi yapmayacağız. Eşimize, dostumuza kamu ihalelerini dağıtmayacak, ulufe
verir gibi makam ve mevki tahsis etmeyeceğiz!
-Şeffaf Olacağız
Şeffaflığı
ve hesap verebilirliği, kamu yönetiminin vazgeçilmezi haline getireceğiz.
Hiçbir işimizi kapalı kapılar ardında, kamuoyundan gizli yapmayacağız. Vatandaşın
bilgi edinemediği hiçbir ihale, sözleşme bırakmayacağız.
-Kutuplaşmaya fırsat vermeyeceğiz.
Bugün en
önemli problemimiz kutuplaşmadır.
Her türlü
kutuplaşmayı ortadan kaldırmayı ve tüm vatandaşlarımızla kucaklaşmayı en önemli
önceliğimiz olarak görüyoruz.
-Mutlaka adaleti tesis edeceğiz.
Evet Adaleti çok tekrar ediyoruz ama adalet olmazsa olmaz!
Merhametsiz
adalet hiç olmaz. Necip Fazıl’ın dediği gibi;
“Etmeyin Reis Bey; Merhamet, hava
gibi, su gibi muhtaç olduğumuz bir iksirdir.
Merhamet, baş aşağı giden bir
Cemiyeti, baş yukarı edecek bir kudrettir’
Devletin
bekası da milletin refahı da ancak adalet ile mümkündür.
İdare ve
iradede temel ölçüt hukuk olacaktır.
Tüm iş ve
icraatlarımızı hukuki norm ve ilkeler çerçevesinde gerçekleştireceğiz.
Hiçbir şart
hukuk kurallarının çiğnenmesini meşrulaştırmayacaktır.
Herkesin
Ankara'da hakimler var diyebileceği bir Türkiye’yi kuracağız.
Bunun
mücadelesini vereceğiz.
DEĞERLİ
KARDEŞLERİM
-Kürt Meselesini Hak Ve Adalet Ekseninde Çözeceğiz
Bu topraklar
farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış, aynı çatı altında farklı inanışların,
etnik ve mezhepsel yapıların bir arada yaşama erdemini insanlarına
kazandırmıştır.
Kürtler ve
Türkler aynı dinin mensubu, ortak bir tarihin çocukları, aynı kültürün renkleri
ve aynı vatanın evlatlarıdır. Bir vücudun azaları gibidirler.
Aslında Türk’ün
Kürt diye, Kürt’ün Türk diye bir sorunu yoktur.
Sorun
milletimizde değil, bu milleti bölmeye, ayrıştırmaya çalışan her türlü ırkçı
yaklaşım ve politikalardadır.
Bugüne kadar
Meselenin çözülememiş olması hak, adalet, ahlak, ekonomi, eğitim, güvenlik gibi
birçok alanda ortaya konan yanlış anlayış ve yapılan ihmallerin ortak
sonucudur.
Çözümü
sadece güvenlik eksenli politikalarda aramak meseleyi anlamamaktır.
Çözüm
arayışları Sosyal, siyasi, psikolojik, ekonomik ve benzeri alanlarda yapılacak
güçlü reformları da içermelidir. İnanıyoruz ki; huzur ve barış, kan dökerek
değil ter döker ve dil dökerek tesis edilebilir.
-Kuvvetler Ayrılığı İlkesini benimsiyoruz
Bugünkü sistem
ülke sorunlarına çare olmak bir yana, bizatihi sorunun kaynağı haline gelmiştir.
Cumhurbaşkanlığı Sistemi’yle birlikte meclisin, yürütme üzerindeki denetim ve
sorgulama gücü elinden alınmış, yürütmeyi denetlemesi gereken yargı da
yürütmenin etkisine girmiştir. Bu şartlarda; Saadet Partisi için kuvvetler
ayrılığı vazgeçilmez prensiplerden bir tanesidir.
Sultanlarda
dahi olmayan bir yetki ile bu ülkenin yönetilmesine müsaade edemeyiz.
Haksızlık
yapan en üst mevkide ki bir insan da olsa, karşısında hakkın söylenebileceği
bir düzen inşa edeceğiz.
-Üreten Ve Hakça Bölüşen Bir Ekonomik Sistem Kuracağız
Bugünkü
ekonomi rant ekonomisidir.
Vergi, zam,
faiz, düşük ücret ve düşük taban fiyatları vasıtasıyla, halkın sahip olduğu
bütün imkânlar elinden alınmaktadır.
Özelleştirme
adı altında, milletin tasarrufları ile oluşturulmuş milli kuruluşlar şaibeli
bir şekilde yabancı ve yerli tekellere haraç mezat satılmıştır.
Bunun
neticesinde, ülke ekonomisinin, bel kemiği durumundaki tesisler, güvenlik ve
savunmamızla ilgili sektörler dâhil, tüm birikimlerimiz milletimizin elinden çıkmıştır.
Bu
yanlışlardan derhal vazgeçilecek, ülke kaynakları rantiyeye heba edilmeyecek,
çılgın değil akıllı projelerle ülkenin öncelikleri belirlenecektir.
-Vergide Adaleti Sağlayacağız
İktidarların
sorumsuzca yaptığı harcamalar neticesinde devletin gelirleri giderlerini
karşılayamamaktadır.
Bunun
sonucunda da fatura ne yazık ki vatandaşa kesilmektedir.
Büyük
çoğunluğu dar gelirli olan vatandaş ve çalışan kesimden alınan haksız vergiler
yüzünden zengin ve fakir arasındaki fark sürekli artmaktadır.
Mevcut vergi
düzeni sokaktaki vatandaş için ödev olmaktan çıkıp zulüm haline gelmiştir.
Çarpık ve
adil olmayan vergi sisteminde köklü reformlar gerçekleştirilecektir.
Vergi
düzenlemeleri Üretim ekonomisine hiçbir katkısı olmayan, vatandaşın sırtından
kolay para kazanan kesimlerin lehine değil, üretici ve yatırımcıların lehine
değiştirilecektir.
-
Milli Aile
Stratejisi Geliştireceğiz
Toplumun
temeli aile, ailenin temeli kadındır.
Aile
kurumunun güçlendirilmesi milli bir görev olarak benimsenecek ve bu amaçla “Milli
Aile Stratejisi” geliştirilecektir.
Aileyi
tahrip edici unsurların önüne geçmek için, tıpkı Milli Güvenlik Kurulu gibi
“Aile, Çocuk ve Kadını Koruma Yüksek Kurulu” oluşturulacaktır.
-Rant Odaklı Değil, İnsan Odaklı Çözümler Üreteceğiz
Hasta
şehirler ve kibir kulelerine izin vermeyeceğiz.
vatandaşlarımızın
barınma sorununa rant odaklı değil, insan odaklı ve ihtiyaca göre çözümler
üreteceğiz.
Tarımsal
araziler heba edilmeden, yatay şehirleşme planlamasına özen göstererek, tarihi
ve doğal doku korunarak, estetik ve şahsiyetli şehirler oluşturacağız.
Kentleşme,
sanayileşme ve yapılaşmada ormanlar, meralar ve tarım alanları kullanılmayacak.
Kıyı
alanları, sahil şeridi ve koylar tüm halkımıza ait olacaktır.
Bu alanların
mülkiyeti, belli bir süreliğine de olsa, gerçek veya tüzel kişilere
devredilemez.
Böyle bir
tahribatın önüne geçilecektir.
MUHTEREM KARDEŞLERİM
Bugün dünya,
Endüstri 4.0’ı, yapay zekayı, robotları konuşuyor. Lisanlar bile değişti.
Endüstriyel
üretim sürecini, daha çok akıllı makineler, yapay zekalar yöneteceği için, yeni
teknolojik bilgilere sahip olan ve uygulayan ülkeler, küresel rekabet ortamında
avantajlı konuma gelmektedirler.
Ne var ki; Sosyal
ve toplumsal boyutları ihmal edilmiş bir makineleşme insanlığa huzur değil
felaket getirir.
Bu
sebepledir ki;
Toplum 5.0;
insanı makinelerle rekabet etmeye değil, değerler alanında üretim yaparak,
makineleri insanlığa faydalı olma çerçevesinde, güçlü kılmanın yollarını
aramaktır.
Biz makinaların
emrinde bir insanlığı değil, insanlığın emrinde bir makinalaşmayı savunuyoruz.
Bilgi ve
istatistiklerin ruhu yoktur.
“Önce ahlak
ve maneviyatı” merkeze almayan bir endüstri, hangi yapay zekaya, hangi yüksek
teknolojiye ulaşırsa ulaşsın, barış ve huzurun değil kaos ve bunalımın sebebi
olacaktır.
Saadet
partisi olarak, her konuda olduğu gibi, geleceğin teknolojileri konusunda da
temel düsturumuz bütün insanlığın huzur, barış ve saadetidir.
DEĞERLİ KARDEŞLERİM;
Biz büyük binalar yapmanın değil, büyük insanlar yetiştirmenin
mücadelesini veriyoruz.
-Biz; kibir
kulelerinde saltanat sürenlerin değil, şantiyelerde
emeği sömürülenlerin mücadelesini veriyoruz.
-Biz
gösteriş ve şatafatla övünenlerin değil, metrobüs
duraklarında bekleyenlerin mücadelesini veriyoruz.
-Biz, özel
ofislerde, lüks plazalarda kamu ihalelerini paylaşanların değil, kömür madenlerinde ekmeğini paylaşanların mücadelesini
veriyoruz.
-Dört ayrı
yerden Dört ayrı maaş alan torpillilerin değil, atanamayan öğretmenlerin, üniversite mezunu işsiz gençlerin
mücadelesini veriyoruz.
Esnafın,
köylünün, çiftçinin, açlık sınırının altında maaşa mahkum edilen emeklinin,
emekli olamayan EYT’lilerin mücadelesini veriyoruz.
Eli nasırlı,
yüreği hüzünlü Anadolu insanının mücadelesini veriyoruz.
Hak
yiyenlerin değil, hakkı yenenlerin mücadelesini veriyoruz. Bütün insanlığın
saadeti için çalışıyoruz.
MUHTEREM KARDEŞLERİM,
HANIMEFENDİLER, BEYEFENDİLER, SEVGİLİ
GENÇLER
İşte bugün,
bu salonda gelecek 50 yılın, gelecek yüz yılın yürüyüşünü başlatıyoruz.
Heybemizde
sevgi var… Heybemizde kardeşlik var, umut
var…
Kollarımız
82 milyonu kucaklayacak kadar açık, Yüreğimiz 82 milyona yetecek kadar sevgi
dolu…
“Eyy Yürekleri dağlar kadar büyük,
azimleri kayalar kadar sağlam milli görüşçüler, Saadet Partililer”
Bu yolda, bu uğurda çalışmaya, Hazır mısınız? Hazır mısınız? Hazır
mısınız?
-Mutlu ve
aydınlık bir geleceği inşa etmek için daha büyük bir heyecanla, daha büyük bir
azimle yeniden yola çıkmaya hazır mısınız?
-Müreffeh
bir geleceği inşa etmek için hazır
mısınız?
-Barış ve
Kardeşlik yurdu bir Türkiye’yi kurmak için hazır
mısınız?
-Nefreti
sevgiyle, öfkeyi şefkat ile, umutsuzluğu umut ile değiştirmeye hazır mısınız?
-Yaşanabilir
Bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye, Yeni bir dünya için hazır mısınız?
GENÇLER
HER ŞEY BİR ADIM İLE BAŞLAR.
Bizler bir
yıllık değil bin yıllık yürüyüşlerin yolcularıyız.
Bizler Mekke’den
Medine’ye yürüyenlerin izindeyiz.
Bizler elinde
asa Kızıldeniz’e yürüyenlerin peşindeyiz.
Konya’da
Kudüs, Çağlayan’da milyonlar olup Gazze için yürüyenleriz.
İçecek su,
iyileşecek ilaç bulamadığı için ölen Afrikalı çocuklar için yürüyenleriz.
Hiç kimsenin
şüphesi olmasın;
Bu
yürüyüşümüz yeryüzünde tek bir mazlum kalmayana dek devam edecek.
Çünkü Biz
Saadet Partisiyiz, Biz Milli Görüşüz.
VE HER ŞEY BİR İNSAN İLE BAŞLAR
Bir insan
bir şehri, bir şehir bir ülkeyi, bir ülke dünyayı değiştirir.
Bütün kalbimle
inanarak söylüyorum ki;
O bir insan
Saadet Partisinin sandık müşahididir.
O bir insan
Saadet Partisinin mahalle temsilcisidir.
O bir insan
Saadet Partisi’nin ilçe yöneticisi, ilçe
başkanı, il başkanıdır.
Kadın
Kollarıdır, Gençlik Kollarıdır, Milli Gençliktir, Anadolu Gençleridir.
İnanıyorum
ki; kelebeklerin kanat çırpışı fırtınalara yön verir.
Mahallenizde,
beldenizde, ilçenizde yapacağınız her çalışma
Dalga dalga
yayılacak ve önce Yeniden Büyük Türkiye,
Ardından da
Yeni Bir Dünya kurulacaktır.
Bugünden
itibaren köy köy, ilçe ilçe çalışacağız.
Dağ, ova,
mezra ayırmayacağız.
Sokaktan
caddeye, twitter’dan youtube her yerde olacağız.
Her yere
ulaşacağız.
Her kapıya
gideceğiz,
Her eli
tutacağız.
Her yüreğe
dokunacağız.
82 milyonu
kucaklayacağız
Allah, bütün
insanlık için çıktığımız bu kutlu yürüyüşü şimdiden mübarek kılsın.
Zafer
inananlarındır ve zafer yakındır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder