18 Aralık 2011 Pazar

Recai Kutan'ın ESAM Konuşması (Tam Metin)


ESAM 20. Uluslararası Müslüman topluluklar birliği konferansı İStanbul'da geniş bir katılımla gerçekleştiriliyor. İşte Recai Kutan'ın açılış konuşması



İslam Âleminin ve Mazlum Toplulukların Muhterem Temsilcileri,
Siyasi Partilerin ve Sivil Toplum Kuruluşlarının değerli yöneticileri,
İlim Adamları, Kanaat Önderleri,
Aziz Kardeşlerim, Aziz Misafirler,
Basınımızın Değerli Mensupları,
Hepinizi şahsım ve “ESAM, Ekonomik ve sosyal Araştırmalar Merkezi” adına, saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Hoş geldiniz. “Müslüman Topluluklar Birliği Toplantısı”na şeref verdiniz.
Bizlere İstanbul’da bir araya gelmeyi nasip eden Allah’a hamd ediyor, bu toplantımızın İslam ve İnsanlık âlemine hayırlar getirmesini diliyorum.
Şu anda kardeş Müslüman Ülkelerden temsilcilerin katıldığı “Müslüman Topluluklar Birliği” toplantısının 20’ncisini yapmaktayız.
17-18 Aralık günlerinde yapacağımız bu istişare toplantısında “İslam Dünyasında Meydana Gelen Değişme ve Gelişmeler” konusunu birlikte müzakere edeceğiz.
Bu güne kadar bu toplantılarımızın hepsine “Şeref Konuğu” olarak, muhterem Necmettin ERBAKAN katılmıştı. Bu toplantılarda hep bizlere zalimlerin hile ve desiselerini anlatarak yol gösteriyordu. Yüreği İslam ve insanlık ailesi ve mazlum milletler için çarpan bir sevda insanı muhterem Erbakan, yaklaşık bir yıl önce, Rahmet-i Rahman’a kavuştu. Eminim ki hepimiz bundan dolayı mahzunuz, hüzünlüyüz. Kendisine Cenab-ı Haktan rahmet ve mağfiret diliyoruz.
Peygamberleri kendilerine rehber edinen ve yeryüzünün imar ve ıslahı için cihad eden bütün İslam Âlimlerini, mücahitlerini ve önderleri de şükranla yâd ediyoruz.
Bu toplantımıza, kardeş Müslüman ülkelerden  temsilci, Türkiye’den ise çok sayıda siyaset, ilim ve fikir adamlarımız ve misafirlerimiz iştirak etmektedir.  İki gün sürecek olan bu toplantıda İslam dünyasının içinde bulunduğu durumu birlikte değerlendireceğiz. Meydana gelen hadiseleri birlikte inceleyeceğiz. Ortak çözümler konusunda görüş alış verişinde bulunacağız. Barış medeniyeti olan İslam medeniyetinin inşasına yönelik ortak adımlarımızı belirlemeye çalışacağız. Ülkelerimizin ve yeryüzünün imar ve ıslahı için Müslümanlar olarak üzerimize düşen görevlerimizi yerine nasıl getireceğimiz hususunda görüş ve önerilerinizi paylaşacağız.
Biz Müslümanlar kendi inançlarımız ve değer ölçülerimize göre kendi ülkemizde hak ve adalete dayanan yeni düzenler kurma bilgi ve becerilerine sahibiz. Bu alanda deneyimlerimizi paylaşmalıyız. Milli Görüş Hareketi olarak son 40 yılda Türkiye’de edindiğimiz deneyimleri sizlerle paylaşmak isteriz. Ülkemizin kalkınmasında, genel ve yerel yönetimlerde kendi inançlarımıza göre nasıl bir yönetim kuracağımız ve kamu idaresinde nasıl bir ekonomi politikası uygulayacağımız hususunda bilgilerimizi ve deneyimlerimizi Müslüman kardeşlerimize arz etmek isteriz. Onların deneyimlerinden de biz yararlanmak isteriz.

BATI MEDENİYETİNİN GERÇEK YÜZÜ:
ZULÜM, SÖMÜRÜ, AÇLIK, KAN VE GÖZYAŞI
Muhterem Kardeşlerimiz,
İslam Âlemi, şu anda tarihinin en kritik ve en badireli bir dönemi yaşamaktadır. Çünkü birçok İslam ülkesinde zulüm var, kan ve gözyaşı var. Bu ülkelerdeki Müslüman kardeşlerimiz, insanlık dışı vahşet ve katliamlarla karşı karşıyadır. Peki, bu zulüm, kan ve gözyaşının sorumluları kimler?
İnsanlık tarihinin son 200 yılı, Batı Medeniyetinin dünyada egemen olduğu bir dönemdir.
Evet, bu dönemde yeryüzünü Batılılar şekillendirdi, haritaları batılılar çizdi, dolaylı veya doğrudan bu coğrafyada ki ülkelerin yönetici kadrolarının oluşumunda, batılılar belirleyici oldu. 1920’li yıllara kadar, dünya coğrafyasının büyük bir bölümü, Batılılar tarafından işgal edildi. İşgaller esnasında, acımasızca katliamlar, işkenceler, soykırımlar yapıldı.
Bu yüzden, dünya halkının büyük bir çoğunluğu, sefalet, yoksulluk, açlık ve ölümle burun buruna yaşamak zorunda bırakıldı. İşte Batı medeniyetinin gerçek yüzü budur. Sömürgeciler, tarihin hiçbir döneminde, gittikleri yerde barış ve huzur sağlamamışlardır.
Emperyalizm, gittiği her yerde, baskı ve zulme ortam hazırlamıştır. Çatışmaları sürekli hale getirmiştir.
Yüzyıllar boyu, işgal altındaki ülkelerde yaşayan halklara, Batının değerleri aşılandı. Çekilmek zorunda kaldıklarında da geriye, Batı değerlerini kalıcı kılacak tedbirler alarak çekildiler. Kurdukları yönetimlerle, dünya halklarını sömürmeye ve yönetmeye devam ettiler.
İşte Batı medeniyetinin gerçek yüzü bu…
Bütün bu küresel sorunlar çözülmeden küresel barış elbette sağlanamaz. Ne yazık ki, bu güne kadar Batı medeniyet değerleri içinde kalınarak sorunlara çözüm aranmıştır. Çünkü bu küresel sorunlar Batı medeniyet değerlerinin ürettiği sonuçlardır.
Mevcut dünya düzeninin yeryüzüne huzur, barış ve refah getirmesinin artık mümkün olmadığı açıkça anlaşılmıştır. Bu nedenle, savaş, yoksulluk, açlık ve korku üreten bir medeniyetin değerleri korunarak çözüm aramak boşuna zaman harcamaktır. Biz yeni bir medeniyet ve yeni değerlerin gerekliliğine inanıyoruz. Bütün dünya halklarını yeni değerler ve yeni medeniyet arayışına çağırıyoruz. Çünkü yoksulluk, açlık, savaş, ölüm ve korku ile simgeleşen Batı medeniyeti uzun süre devam edemez. Etmemelidir.
Muhterem Kardeşlerim,
Sovyetlerin dağılmasının ardından komünizm tehlikesi ortadan kalkmış, dünya tek kutuplu bir duruma gelmişti. Birçok insan, artık dünyada huzurun, insan hakları ve özgürlüklerin sağlanacağına inanmıştı.
2001 yılında, 11 Eylül hadiseleri dünyayı bir kaosa sürükleyen yeni bir dönemin başlangıcı oldu.
ABD Başkanı Bush, 11 Eylül terör olayının Müslümanlar tarafından gerçekleştirildiğini ileri sürerek İslam’a ve Müslümanlara karşı bir savaş başlattığını El Kaide= Terör= İslam olduğunu ilan etti.


“Büyük Ortadoğu Projesi”nde bu savaş alanı Fas’tan Endonezya’ya kadar uzanıyordu. Bu savaşın hedefi;
·                    Bölgede sınırların ve yönetimlerin yeniden belirlenmesi,
·                    İslam inanç ve anlayışının değiştirilmesi idi.
Yani, İslam dini değiştirilerek modernize edilecek, İslami inanç ve kurallar Batılılara göre belirlenecekti.
Kapitalist bloğun en çok rahatsız olduğu hususlar Müslümanların haksızlıklara karşı bir türlü sindirilemeyen mücadele azmi yani cihad şuuru ve yüksek ahlaki değerlere bağlılıkları olmuştur.
İslam coğrafyasının bir bölümü yalan ve hilelerle işgale uğradı. Her gün binlerce insanın kanı akıtılmakta, ülkelerin kaynakları talan edilmektedir.
BATI’NIN İSLAM KARŞITLIĞI (İSLAMOFOBİA)
Sömürgeciler ve Siyonistler yıllar boyunca İslam’ı yanlış tanıttılar. İslam’ı barışı tehdit eden bir din olarak göstermeye çalıştılar.
Son 10 yıl boyunca dünyanın her yerinde Müslümanlara zor anlar yaşattılar. İslam’ı tehlikeymiş gibi gösterdiler. Batı’da yaşayan Müslümanların özgürlüklerini kısıtladılar. İslam’ı yaşamalarını engellemeye çalıştılar. Müslümanlara baskı yaptılar ve onları potansiyel suçlu ilan ettiler.
İslam’ın yanlış tanıtılması ve barış için tehdit sayılması, Siyonist ve sömürgeci çevrelerin gerçeklerle bağdaşmayan sinsi bir plandır. Bu sinsi planı, hep birlikte insanlığa anlatmalıyız. İslam her çeşit sömürüye ve haksızlığa karşıdır. İslam terörle asla bağdaştırılamaz. İslam, dünya barışı için bir tehdit değil, bilakis İslam bir teminattır. Barış ve Hak’a teslim anlamına gelen İslam, nereye ulaşmış ise oraya barış götürmüştür.
Beşeriyet bu gün, her zamandan daha çok İslam’ın sevgi ve şefkat mesajlarına muhtaçtır.
Muhterem Misafirler,
Batılı değerlerin çözüm arayışları, yeryüzüne kriz, çatışma ve sömürüden başka bir şey getirmemiştir. Dünya 2007 yılının ilk yarısından başlayarak çok büyük bir kriz sürecine girmiş durumdadır. Çünkü kapitalizm iflas etmiştir. Bu krizler başta ABD olmak üzere Avrupa Birliği ülkelerini neredeyse iflasın eşiğine getirmiştir. Bu ülkeler toparlanmadan, İslam Âlemi emperyalist ülkelerdeki krizi fırsata çevirebilir. Kapitalizm yaşamını sürdürebilmek için, hem ekonomi ve hem de siyasal sistemlerin denetimini elinde tutmak mecburiyetindir. Kapitalizmin öncelikle iki temel denetim ve kontrol aracı vardır. Bunlardan birisi bankacılık, diğeri ise medyadır.
Amaç kapitalizmin kurduğu despot siyasi ve ekonomik sömürü düzeninin devamını sağlamaktır. Ancak 21. Yüzyılın eşiğinde dijital iletişim araçları ve “internet”in devreye girmesiyle, toplumu medya eliyle yönlendirme imkânı ortadan kalktı.
Toplum, kapitalist sistemle nasıl sömürüldüğü bilgilerine engelsiz ve rahatlıkla ulaşabildi.
Batılı ülkelerde sömürülen halk da, bu gerçeklere ulaşınca önce Amerika da ardında İngiltere, Yunanistan, İtalya, Fransa, İspanya da çoğunluğu genç halk yığınları meydanları işgal etmeye başladılar. Son dönemde Batı da ortaya çıkan baskı ve sömürüye karşı uyanış, yakın gelecekte asıl baharın “BATI BAHARI” olacağını bize müjdeliyor.
Bu gelişmeler, sömürü gruplarını, sömürülerini devam ettirecek yeni bir sistem, düzen arayışına zorlamaktadır.
Muhterem Misafirler,
Müslüman ülkelerin birçoğu uzun yıllardan beri Batılı emperyalist ülkelerin etkisinde idiler. Bu ülkedeki otoriter rejimlerin, halkından kopuk yönetimlerin sorumluları da bu Batılı devletlerdir. Bu yöneticilerin önemli bir bölümü, dış mihraklarla işbirliği yaptı. Kendi halklarını baskı ve dayatmayla yönettiler. Kendi ülkelerinin kaynaklarını israf ettiler. İslam ülkeleri geri kaldı. Halkın büyük bir kısmı yoksul bırakıldı.
Kitle iletişim araçlarının gelişmesiyle Müslümanlar kendi ülkelerinde yapılan haksızlıklar hakkında bilgi edindiler. Emperyalist mihrakların hile ve tuzaklarını öğrendiler. Baskı ve haksızlığa karşı uyandılar. Birçok ülkede zalimlere karşı kıyam başladı. Zalimlere karşı ayağa kalkan mazlumlara Allah’tan yardım diliyorum.  Müslüman kitleler artık uyandılar. Dikta yönetimler dönemlerini tamamlamışlardır. Artık mazlumlar uyanmıştır. Zalimlerin hile ve desiseleri anlaşılmıştır. Uyanmış Müslümanlar artık zulme rıza göstermediler. Ama çıkmaz sokaktan kurtulurken başka bir çıkmaz sokağa da girmemeliyiz. Bilelim ki ırkçı emperyalizm diktatörlerden daha tehlikelidir. Diktatörler özgürlüğü elimizden aldılar. Irkçı-sömürgeci mihraklar ise sahte özgürlüğün karşılığında her şeyimizi almak istiyorlar. Onun için, eskimiş diktatörlerin yerine yeni işbirlikçileri getirme planına karşı uyanık olalım.
Muhterem Misafirler,
Müslümanlar, karşı karşıya oldukları bu korkunç insanlık dışı vahşet, zulüm ve katliamlara karşı daha ne kadar sessiz kalabilirlerdi. Daha ne kadar; ne yapayım, yapacağım bir şey yok ki! Diyebilirlerdi?
Tunus da bir seyyar satıcının, 17 Aralık 2010’da kendini yakmasıyla, “Arap Baharı” da alev aldı. Laik yönetimlere sahip Tunus, Mısır ve Libya da İslam rüzgârı esmeye başladı. Arap Baharı, Müslüman halkın özgürlük arayışı ve mevcut duruma isyanıdır. Gençlerin, halkın tek silahı, teknoloji, iletişim araçları idi. “Facebook”çular, “Twitter”cılar bu devrimin öncüleri idiler. Meşhur sözdür “Mazlumlar ayağa kalkmadıkça zalimler diz çökmez!” Şu andaki otoriter, baskıcı yönetimlere sesleniyoruz. “Halk ayağa kalkmıştır. Bu değişim dalgasına karşı durmanız mümkün değildir.”
BİZ MÜSLÜMANLAR, SÖMÜRGECİ EMPERYALİZME KARŞI ORTAK TAVIR ALMALIYIZ
Biz Müslümanlar kendi sorunlarımızı kendi inancımız, dünya görüşü ve değer ölçülerimizi esas alarak çözmeye çalışmalıyız. Emperyalistleri taklit ve takip etmekle bir yerlere ulaşamayız. Türkiye’de biz emperyalistlerin peşine takılmakla çok şey kaybettik. Fakat önemli deneyimler elde ettik. Onların hile ve desiselerini bedel ödeyerek öğrendik. Bu yüzden bu toplantıda Müslümanlar olarak kendi sorunlarımızı kendimizin çözeceğimize olan inanç ve azmimizi açıkça ortaya koymalıyız.
Bu toplantı sorunlarımızı ortaya koyma, doğru teşhiste bulunma amacına yönelik bir istişare toplantısıdır. Karşılaştığımız sorunları önce doğru teşhis etmeliyiz.  Bu sorunların nasıl çözümleneceğini sağlayacak tedavi yollarını birlikte geliştirmeliyiz. Geleceğe yönelik planlar hazırlamalıyız. Bu planlar çerçevesinde ortak uygulama programları yapmalıyız. Elde ettiğimiz bilgileri kitlelerin bilgisine arz etmeliyiz.
İNSANLIK ÂLEMİ İSLAMI ARIYOR
Muhterem kardeşlerim,
Dünya ve insanlık yeni bir umut, yeni bir ışık, yeni bir kurtuluş yolu, yeni bir adil yönetim, yeni bir dünya, yeni bir düzen, yeni bir medeniyet arayışındadır. İslam dünyasında kitleler hak ve adalet merkezli yeni bir dünya istedikleri gibi Batı dünyasında ezilen ve yoksullaştırılan halkın %99’u da adil düzeni istemektedir.
Yoksulluk, açlık, savaş, ölüm ve korku ile simgeleşen batı medeniyeti, dünyanın sorunlarını çözemez, çözemedi de. Ama hep sorun üretir. Batılı değerlerin çözüm arayışları, yeryüzüne kriz, çatışma, açlık, kan ve gözyaşından başka hiçbir şey getirmemiştir.
Barış ve Hak’a teslimiyet anlamına gelen İslam’ın tarih boyunca nereye ulaşmışsa, oraya barış, adalet ve refah götürdüğünü gören insanlar, “Beşeriyet bugün, her zamandan daha çok, İslam’ın sevgi ve şefkat mesajlarına muhtaçtır” demektedirler. Bu sorumluluk duygusu içinde Allah’ın yardımıyla barış medeniyeti olan İslam medeniyetini yeniden inşa edeceğiz. Yeryüzünün imar ve ıslahını sağlayacak Yeni Adil Bir Dünyayı birlikte kuracağız. Bizim kuracağımız yenidünya düzeni, bütün beşeriyet için Rahmetellil âlemin olacaktır.

Muhterem kardeşlerim,
Dünyadaki bu zulüm düzeni karşısında GÜN İNANANLARIN BİRLEŞME GÜNÜDÜR.
Irkçı ve tekelci mihrakların, yeryüzünde çıkartmaya çalıştığı fesada karşı inananlar birleşmelidir. Dâhilde ve hariçte, zalimlere karşı birlik içinde hareket etmelidirler.
Gün, kendi inancımız ve değer ölçülerimizin etrafında toplanarak, yeni bir medeniyeti kurmak için çalışma günüdür. Çünkü yeryüzünde her çeşit baskı ve haksızlığı ortadan kaldıracak “Yeni Adil Bir Dünyanın” kurulmasının zamanıdır.
İslam dünyası ve bütün gelişmekte olan ülkeler iki alternatifle karşı karşıya bulunmaktadır. Ye küresel ırkçı ve tekelci sermayeye teslim olacaklar. Bu tercih, İslam âlemi ve gelişmekte olan ülkelerin Post Modern bir sömürgeciliğin hâkimiyeti altına girmesine yol açacaktır.
Ya da bugün burada dünyadaki Müslüman toplulukların temsilcileri olarak yaptığımız gibi bir araya gelinecek ve birlikte “Yeni Adil Bir Dünya” düzeninin kurulmasına yönelik adımlar atılacaktır.
Emperyalizme teslimiyet zillete yol açar. Teslimiyet yolu zillet yoludur. İnancımızın ilkeleri etrafında toplanarak Hak ve adalet merkezli yeni bir dünya kurma girişimi bizi izzete götürür. Zalimlere teslim olanların nasibi zillettir. İzzet ve şeref, Hak’a inanan, yeryüzünü adaletle ıslat etmeye çalışanların hakkıdır.
Muhterem Kardeşlerim,
Konuşmamın sonunda, ESAM olarak sizi İstanbul’da misafir etmekten duyduğumuz mutluluğu belirtmek istiyorum.
İstanbul sizin eviniz ve yurdunuzdur. Bu istişare toplantısına teşrif ettiğiniz için sizlere teşekkür ediyorum. Bu toplantıda açıkladığınız görüşlerinizden yararlanacağız. Ülkenizdeki çalışmalarınızı takdirle izliyoruz. Çalışmalarınızda başarılar diliyoruz. Beşeriyetin saadeti için Yeni Adil Bir Dünya’nın kurulmasına yönelik bu toplantının, ülkelerimize ve bütün insanlığa hayırlı olmasını diliyoruz.
2012 yılının mayıs ayı sonunda yapacağımız “Müslüman Topluluklar Birliği” kongresinde, tekrar bir araya gelmemiz temennisiyle, sizlere tekrar teşekkür, sevgi ve saygılar sunuyor, temsil ettiğiniz topluluklara selam ve hürmetlerimizi iletmenizi istirham ediyoruz.
Allaha emanet olunuz.




Ajans5.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder