29 Ocak 2020 Çarşamba

Haftalık Gündem Değerlendirmesi 

Temel Karamollaoğlu | 29.01.2020

ELAZIĞ DEPREMİ
Muhterem basın mensupları, değerli arkadaşlar;
Bugün 22 Ocak 2020; haftalık basın toplantımız münasebetiyle yine bir Çarşamba günü bir araya geldik.
Hepinize katılımınız için çok teşekkür ediyorum.
Bildiğiniz üzere son 5 gündür millet olarak hepimizin kalbi Elazığ’da atmaktadır.
Yaşanan bu deprem hepimizi derinden sarstı.
Ben bir kez daha bu depremden etkilenen tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Bu depremde yitirdiğimiz canlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.
Allah, milletimize bir daha böyle acı hadiseler yaşatmasın, beterinden korusun.
SAADET PARTİSİ İLK ANDAN İTİBAREN DEPREM BÖLGESİNDE
Saadet Partisi olarak bizler de, ilk andan itibaren, teşkilat mensuplarımızla birlikte, vatandaşlarımıza el uzatabilmenin gayreti içerisinde olduk.
STK ve Halkla İlişkiler Başkanımız Atik Ağdağ Bey ve Konya Milletvekilimiz, Gençlik Kolları Başkanımız Abdulkadir Karaduman Bey, beraberindeki heyetlerle birlikte Malatya ve Erzincan’da depremden etkilenen vatandaşlarımızı ziyaret etti.
Dün de biz bir heyetle birlikte deprem bölgesindeydik, vatandaşlarımızla görüştük, dertlerini, taleplerini dinledik.
BİRLİK VE BERABERLİK ÖRNEĞİ SERGİLENDİ
Değerli arkadaşlar; yaşanılan deprem sonrası milletimizin sergilediği tutum gerçekten takdire şayandır.
İlk andan itibaren tüm kurum ve kuruluşlarımız, belediyelerimiz, STK’lar ve aziz milletimiz deprem bölgesindeki vatandaşlarımız için seferber oldu, insanlarımızın acılarını sarmak için büyük gayret gösterildi.
Milletimiz bir kez daha tek yürek oldu. Deprem olduğu andan itibaren, hiçbir ayrım gözetmeden herkes birbirinin yardımına koşarak, bir kez daha tüm dünyaya örnek olacak birlik ve beraberlik örneği sergilendi.
Tüm Türkiye tek yürek olarak birlikte üzüldük, birlikte endişe ettik, göçükten sağ çıkanlara birlikte sevindik, hepimizin kalbi günlerdir Elazığ ve Malatya başta olmak üzere o bölgede atıyor.
Elazığ’a gittiğimde beni sevindiren, Türkiyemizin dört bir yanından, ilçelerden gelen yarım konvoylarını görmekti.
Türkiye’nin dört bir yanından gelen bu yardımları görmek hepimizi sevindirdi.
Bu bizim sadece deprem anında değil, her zaman dikkate almamız icap eden bir husus.
Özellikle yöneticiler de böyle anlarda, kısa vadeli politik bir menfaati dikkate alarak hareket etmemelidir.
DEPREM ÜLKEMİZİN BİR GERÇEĞİ
Değerli arkadaşlar; bir kez daha görüldü ki, deprem ülkemizin bir gerçeğidir.
Artık bunun farkında olup, gerekli adımları bir an evvel atmamız gerekmektedir.
Bizim alacağımız tedbirler artık gecikmeye tahammülü olmayan tedbirlerdir.
Binlerce insanımızı kaybettiğimiz, on binlerce insanımızın evsiz kaldığı 1999 depreminden bugüne 21 yıl geçti.
Ne yazık ki; bugün Türkiye yine depremi, yine 21 yıldır alınması gereken ve bugüne kadar alınmayan tedbirleri konuşuyor.
Şu anda bile Sakarya’ya gittiğiniz zaman , aradan bu kadar zaman geçmiş olmasına rağmen, depremin izleri hala var.
Bu durum bizi endişeye sevk ediyor, adımların yine atılmayacağı konusunda tereddütlerimiz var.
Deprem olduktan sonra hayıflanmak, dizlerimizi dövmek, bundan sonra gerekli adımları atacağız diye üst perdeden konuşmak kimseye fayda sağlamaz.
Ümit ediyorum ki; bu yaşadığımız son acı olaydan sonra artık, bir kaç gün daha konuşup, sonra tekrar unutulmadan, kalıcı ve etkili çözümler üretip, gerekli tüm adımları atmaya başlarız.
TRAFİK SORUNU
Şehir planları depreme göre yapılmalı, İstanbul bunların başında geliyor.
Şehir merkezlerinde yoğunluk azaltılmalı, yüksek binalardan mutlaka kaçınılmalı.
Elazığ büyük bir ilimiz değil, buna rağmen deprem sonrası hemen trafik kilitlenmiş.
Trafikle depremin çok ciddi bir ilişkisi var.
İstanbul bir depremle karşılaşsa en büyük sıkıntı trafikte yaşanır.
Kimse İstanbul’dan çıkamaz, kimse İstanbul’a giremez.
Otoparklar bunun için büyük şehirlerin en büyük meselesidir.
Şimdiden tedbir alıp çözmezssek yarın çok geç kalırız.
İMAR BARIŞI
İkinci husus; hasarlı binalarla ilgili tespitler hemen yapılmalı.
İmar Barışı diye bir barış aslında felakete davet çıkarmaktır.
Ne demek İmar Barışı?
Siz kaçak bir bina yapmışsanız, o da şehrin planını bozmuyorsa, onlara geçici olarak ruhsat vermek mümkün olabilir.
Ama depremden etkilenmiş bir binayı hasarsız gibi kabul etmek, aslında doğrudan doğruya cinayete davetiye çıkarmaktır.
Kimsenin böyle bir adım atmaya hakkı yoktur.
YAPILACAK YARDIMLAR
Üçüncü husus; evlerini kaybedeni herşeyini kaybeden, geçim sıkıntısı yaşayan ailelere destek vermek, yardım etmektir.
Bütün varlığı evinden ve evindeki eşyalardan ibaret olan bir insan mutlaka yardıma ihtiyaçtır.
Partizanlık yapmadan, mutlaka bu yardımlar yapılmalıdır.
DEPREM VERGİLERİ
Değerli arkadaşlar; bir konu var ki, haklı olarak insanımızın aklında soru işaretlerine sebep oluyor.
Nedir o? Deprem vergilerine ne oldu?
Bildiğiniz üzere; 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin ardından Meclis’e sunulan yasa tasarısıyla deprem için yeni vergiler getirilmesi kararlaştırılmıştı.
2003 yılında kalıcı hale getirilen bu vergiler, 20 yıldır milletimizden alınmaktadır.
Deprem vergileri için son 20 yılda toplanan para 72 milyar 82 milyon 572 bin lirayı bulmuş.
Peki nerede bu paralar? Depremin yaralarını sarmak ve deprem güvenliğini sağlamak için alınan bu vergiler hangi amaç için kullandı?
Hiç kimse kusura bakmasın! Bunları soracağız.
Millet bu soruyu gündeme getirdiğinde de; ”bugün sırası değil, bu günde siyaset yapılmaz.” diyorlar.
Peki ne zaman soracağız? Şimdi değil de ne zaman?
Bir evi, bir de içindeki malzemeleri olan, hatta belki buzdolabı almış, çamaşır makinesi almış ve taksidini bile hala ödeyememiş insanların mutlaka yanında olmalı bugünkü iktidar.
DEPREM OLGUSU ALGILARLA DEĞİL; GERÇEKLERLE YÖNETİLİR
Değerli arkadaşlar; deprem sonrası afet yönetiminde kurumlarımız elinden gelen gayreti göstermiştir.
Hepimiz böyle bir deprem sonrası, eksikleri, hataları abartarak iktidarın üzerine gitmenin doğru olmadığını biliyoruz.
Ancak, kamuoyuna yansıyan bazı yetkililerin sözleri çok vahim!
Elazığ Valisi’nin deprem sonrası yapılan basın toplantısının akabinde açık kalan mikrofonlara yansıyan sözleri!
Böylesine büyük bir deprem sonrası, bunca acı yaşanmış ve Vali’nin sarf ettiği söz; ”kamoyunda da algı çok iyi.”
İyi, aferin, becermişsiniz!
İşinizi yapacağınıza algı oluşturmuşsunuz.
Yazık, çok yazık, ayıptır ya!
Bu sözü kullanmak bile ayıptır.
Demek ki siz sadece algı oluşturmak için çaba sarf ediyorsunuz, vatandaşın derdiyle dertlenmek, onun derdine çare üretmek için değil!
Ve yine Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın, İçişleri Bakanı’na söylediği; ”doğru dürüst bir toplantı yapalım Allah aşkına” sözü.
Allah razı olsun, bir gerçeği görüyor!
Ama herkes başka bir niyet peşinde olduğu için, bunun kimseye faydası olmaz!
Herkes biliyor ki; deprem algılarla değil, ciddi tedbirlerle üzerine gidilmesi gereken bir olgudur.
MUHTEMEL İSTANBUL DEPREMİ
Bugün için bir numaralı şehir İstanbul’dur.
İstanbul 16 milyon nüfusu geçti.
Kanal İstanbul’la İstanbul’un yanına, bir İstanbul daha oluşturulmaya çalışılıyor.
Bu rant odaklı bir projedir.
Ben Sayın Cumhurbaşkanı ve tüm yöneticilerden bir kez daha istirham ediyorum; bu projeyi tekrar gözden geçirin!
Kime ne faydası var İstanbul’un nüfusunun 30 milyona çıkmasının?
Biz şehirlerimizin büyüklüğüyle değil, yaşanabilir olmasıyla övünebilmeliyiz.
Siz her şeyi rant odaklı yaparsınız, faydalı bir proje üretemezsiniz.
Çünkü gözünüzü rant bürümüş.
Böyle bir proje, ülkemizin faydasına sonuçlar doğurmaz.
İstanbu depremi diye bir deprem kaçınılmaz gibi görünüyor.
Bugünden itibaren tedbirleri ona göre almalıyız.
İstanbul’un nüfusunu artıracak yatırımlardan kesinlikle kaçınılmalı, insanların doğduğu yerde karnının doyması için gerekli tedbirler alınmalıdır.
”YÜZYILIN FELAKETİ”
Değerli arkadaşlar, kıymetli basın mensupları;
Bugünkü basın toplantımızda hepimizi derinden sarsan deprem konusunda düşüncelerimizi ifade ettik.
Son olarak bir konu var ki; değinmeden geçmek mümkün değil.
Trump, ABD’nin başına gelmiş, düşünmeden hareket eden, kendi menfaati dışında da bir şey düşünmeyen bir ABD Başkanı!
Tam materyalist bir zihniyete sahip, herşeyi kendi menfaati istikametinde planlayan, dünyanın umrunda olmadığı bir insan.
Trump’ın ”Yüzyılın Anlaşması” diye deklare ettiği proje de, İsrail’in zulmünü zirveye çıkaracak olan bir proje.
Bizim böyle bir projeyi kabul etmemiz mümkün olmaz!
Bütün İslam alemi rencide edildi.
Zaten İsrail devletinin kurulması bir facia idi.
”Efendim 2000 yıl önce bunlar burda yaşamışlar.”
Ya böyle bir mantık dünyanın hiçbir yerinde geçerli değil!
Maalesef Trump İsrail’in zulmünü artırması için, bölgeye tamamen hakim olabilmesi için, Filistinlileri hiçe sayan bir yaklaşım sergiledi.
O kadar çelişkilerle dolu ki!
Bu kadar aptalca ifadeler olur mu?
Netanyahu bugünden ilan etti, yeniden Filistinlilere ait olan topraklarını işgal edeceğini duyurdu.
ABD’nin buna karşı çıkması mümkün değil!
Siyonizm diye bir olgu var. ABD Siyonizm’in temelini oluşturuyor.
Zulüm üzerine inşa ediyorlar geleceği!
Zulüm ile abad olunmaz, olanın da ahiri berbat olur.
İsrail’in bu zulmü gün gelecek mutlaka geri tepecektir.
İsrail 1947’den beri İsrail’in Filistin topraklarını nasıl işgal ettiği herkes tarafından bilinen bir gerçek!
Şimdi; geriye kalan toprakları da parçalamaya çalışıyorlar.
BM’nin açık ve net kararı var; burası bir Yahudi devleti değildir.
Şimdi hangi hakla ”ben güçlü bir devletim, o halde Filistin’de bir zulüm devletinin kurulmasına destek veriyorum” diyebiliyor?
Kendi için ABD de çökecek! Zulüm ile abad olunmaz, ahirleri de berbat olacak bu gidişle!
Biz buna razı olmadığımızı bütün dünyaya ilan ediyoruz.
Hükümet de mutlaka bu konuda açık ve net tavır sergilemelidir, böyle bırakamazlar!
Hem Filistin’in yanında olacaksınız, hem de İsrail’in yanında olacaksınız.
Hem zalime destek vereceksiniz, hem de mazlumlar için ”acıyoruz bunlara” diyeceksiniz!
Bu iki yüzlülük olur!
Ben Sayın Cumhurbaşkanı’nın çok açık ve net bir şekilde, böyle bir deklarasyona rıza göstermediğini, Filistinlerin haklarını sonuna kadar müdafa edeceğini açıklamasını bekliyorum.
FİLİSTİN’E DESTEK MİTİNGİ
Allah nasip ederse biz bunu hem ülke çapında dile getirebilmek, hem de bütün dünyaya bu yanlışı haykırabilmek için ciddi ve büyük bir miting tertip etmeyi planlıyoruz.
Yakında tarihini, yerini sizlere ve vatandaşlarımıza duyuracağız.

 

SAADET PARTİSİ 7. OLAĞAN KONGRE KONUŞMASI -TEMEL KARAMOLLAOĞLU


 SAADET PARTİSİ 7. OLAĞAN KONGRE KONUŞMASI 
TEMEL KARAMOLLAOĞLU
2019 ANKARA

 Mehmedim sevinin başlar yüksekte
Ölsek de sevinin eve dönsek de
Sanma bu tekerler kalır tümsekte
Yarın elbet bizim, elbet bizimdir.
Gün doğmuş gün batmış ebed bizimdir.”



 “Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket bizimdir.
Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
Yok edin insanın insana kulluğunu,
bu dâvet bizimdir. “
Yaşamak bir ağaç gibi tek ver hür
Ve bir Orman gibi kardeşçesine,
                                      Bu hasret bizimdir.

Bu dava, bu sevda, bu vatan bizimdir.
Karacaoğlan bizim, Dadaloğlu bizim, Yunus Emre bizimdir. 
Ahmet Yesevi, Pir Sultan Abdal, Hacı Bektaş, Mevlana bizimdir.
 “Kürdü, Türkü ve Çerkezi
Hep Adem'in oğlu kızı
Beraberce şehit gazi” diyen aşık Veysel bizimdir.
Semah bizim, halay bizim, horon bizimdir…
Munzur bizim, Fırat bizim, Kaz Dağları bizimdir…
Madımak, Roboski, Başbağlar bizimdir…
Yasin Börü, Eren Bülbül, Berkin Elvan bizimdir…
Acısı bizim, sevinci bizim, kederi bizim türküsü bizimdir

BU ÇAĞRIMIZ 82 MİLYONADIR
Bu çağrımız; Kürde, Türke, Aleviye, Sünniye, Laza, Çerkeze, Arnavuta, Boşnağadır.
Bu çağrımız; dindara, muhafazakara, libarele sosyal demokratadır.
Görüşü, düşüncesi, ne olursa olsun 82 milyon ülke evladınadır:
“Gelin canlar bir olalım.
İşi kolay kılalım
Sevelim, sevilelim    
Bu dünya kimseye kalmaz”

MUHTEREM DİVAN, MUHTEREM DELEGELER,
Yüksek İstişare Kurulumuzun Muhterem Başkan ve değerli üyeleri
Yurtdışından ve yurtiçinden teşrif eden aziz misafirler,
Siyasi partilerimizin ve basınımızın değerli temsilcileri,
Türkiye’nin dört bir yanından koşup gelerek bu salonu, muazzam bir coşku ile dolduran davamızın fedakâr mensupları,
Dünyayı daha yaşanabilir, hayatı daha kolay ve daha güzel kılmak için en üstün gayreti gösteren hanımefendiler…
Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni Bir Dünya’nın kurulması için gece gündüz çalışan genç kardeşlerim, hepinizi canı gönülden selamlıyor, Cenab-ı Hak’tan en büyük başarıları nasip etmesini diliyorum…
Bugün 3 Kasım 2019. Bugün tarihi bir gündür.
Milli görüş hareketinin siyaset sahnesine çıkışının 50. yılındayız.
Dile kolay tam 50 yıl!
50 yıldır;
-Hak diyoruz,
-Adalet diyoruz,
-Üretim diyoruz,
-Kalkınma diyoruz.
-Şahsiyetli dış politika diyoruz.
-Önce ahlak ve maneviyat diyoruz.
-Düşmanlaştırma ve ötekileştirme değil, kardeşlik ve kucaklaşma diyoruz.
50 yıldır bu çizgimizden taviz vermedik
Yolumuzdan dönmedik.
Rüzgâra, konjonktüre, makama, mevkie göre yön değiştirmedik.
O yüzden, istikrar görmek isteyen bu salona baksın.
“Diklenmek” değil ‘Dik Durmak’ nasıl olur görmek isteyen, bu salona baksın.
Bu salonda güce teslim olmayanlar var. Haksızlığa boyun eğmeyenler var.
İlk virajda veda edenler değil, ahde vefa gösterenler var…
Aldatmayanlar var, aldatılamayanlar var…
Bu salonda Anadolu’nun aslanları var…
İyi ki varsınız… Allah sizlerden razı olsun.


Hepiniz biliyorsunuz,
50 yıl önce Prof. Dr. Necmettin Erbakan belde-i muhayyerede, Konya’mızda ilk adımı atarken, ilk tohumu ekerken;
-“Bir çiçekle bahar olmaz” diyenlere
-“Evet ama her bahar bir çiçekle başlar” diyerek karşılık vermişti.
İşte bu salonda, gelecek baharları müjdeleyen çiçekler var.
Karadeniz’in, Ege’nin, Torosların, Kaçkarların kardelenleri var.

Bundan 50 yıl önce, 1969 yılında Bağımsızlar Hareketinde hangi inançla yola çıktıysak,
MNP’yi, MSP’yi, Refah’ı, Fazilet’i kurarken hangi ruh ve heyecana sahipsek,
Bugün de, Saadet Partisi olarak, aynı coşku ve aynı inançla hedefe doğru yürüyoruz.
Bu vesileyle, bu hareketin ruh iklimini oluşturan, maddi ve manevi temellerini atan Eşref Edip’i, Metin Yüksel’i, Fehmi Cumalıoğlu’nu, Fehim adak’ı, Cevat Ayhan’ı, Bahri Zengin’i, Ali Oğuz’u, Süleyman Arif Emre’yi, Ahmet Derin’i, Oya Akgönenç’i, Ali Soylu’yu, Adnan Demirtürk’ü ve adını sayamadığımız nice kahramanı rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.
Ve yine, “Takatinin sonuna kadar mücadele” etmenin destanlaşmış birer önekleri olarak değerli dava büyüklerimize, Kurucu Genel Başkanımız muhterem Recai Kutan’a, Yüksek İstişare Kurulu Başkanımız muhterem Oğuzhan Asiltürk’e, Şevket Kazan’a, Yasin Hatipoğlu’na, Ahmet Tekdal’a, Lütfi Doğan’a sağlıklı uzun ömürler diliyorum.


50 yıl önce yaptığımız gibi, bir kez daha besmelemizi çekiyor, kollarımızı sıvıyor ve işe koyuluyoruz.
Milli Görüş hareketi nasıl ki 1969 yılından itibaren;
-Maddi ve manevi kalkınmanın,
-Yerli ve milli duruşun,
-Üreten bir ekonominin
-Sanayi hamlelerinin ilk işaret fişeği olduysa,
Bugünkü kongremizde;
-Yaşanabilir Bir Türkiye,
-Yeniden Büyük Türkiye ve
-Yeni Bir Dünya’nın yeniden başlangıcı olacak inşallah.


Bugünün 3 Kasım olmasının bir başka önemi daha var.
Bilindiği gibi 3 Kasım 2002 yakın tarihimizin önemli kırılma noktalarından birine şahit olmuştur.
Milletimiz 3 Kasım 2002’de Ak Parti’ye temelde şu 5 şeyi gerçekleştirmek üzere oy vermişti.  
Neydi bunlar?
1- Müreffeh bir Türkiye
2- Güçlü bir Türkiye
3- Özgür bir Türkiye
4- Öncü bir Türkiye
5-Adaletin hakim olduğu bir Türkiye


PEKİ, BUGÜN NASIL BİR TÜRKİYE İLE KARŞI KARŞIYAYIZ?
-Ekonomiden ekolojiye, adaletten demokrasiye, tarımdan sanayiye, eğitimden dış politikaya sürekli savrulan bir Türkiye var.

-Ekonomisi dar boğaza girmiş, tarım ve hayvancılığı bitmiş, bütün birikimleri “VARLIK FONU” adı altında ipotek edilmiş bir Türkiye var.

-Yaklaşık 500 binin üzerinde çiftçinin tarımı bıraktığı, 3 milyon hektardan fazla tarım arazisinin betona, inşaata kurban edildiği bir Türkiye var.

-Cumhuriyet tarihinde ilk kez, borçlanabilmek için “BORÇLANMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ” kurmak zorunda kalmış bir Türkiye var.

-Komşularla sıfır sorun diye yola çıkıp, sorunlu olmadığı tek bir komşusu kalmayan bir Türkiye var.  
-Olağanüstü halin olağan hale geldiği, baskı ve tahakkümün arttığı, farklı ve muhalif seslerin susturulduğu, devletin omurgasını oluşturan kurumların yıpratıldığı bir Türkiye var…

-Adalet olgusu iflas etmiş, mağdurlar ordusu oluşmuş bir Türkiye var. .

-İltimas, adam kayırma, torpil ve partizanlığın sıradanlaştığı, israf ve yolsuzluğun had safhaya çıktığı bir Türkiye var.

-Eğitimi yazboz tahtasına dönmüş, Aile yapısı, toplumsal bağları zayıflamış bir Türkiye var.

-Gençlerin gelecekten ümidini kestiği, Yarınlara dair umutların tükendiği bir Türkiye var.

Şimdi bu gerçeklere bakarak diyorum ki,
3 Kasım 2002 Ak Parti’nin iktidara gelişinin ilk günü olmuştu.
3 Kasım 2019’da, iktidardan ayrılışının tescillendiği gün olarak tarihe geçecektir.
Çünkü Ak Parti miadını doldurmuştur.
Ne yazık ki, Türkiye’ye verebileceği hiçbir şey kalmamıştır.
Yorgundur, Türkiye’yi de yormaktadır.
Bitkindir, Türkiye’yi de bitirmektedir.
Adı Adalet ve Kalkınma Partisi olmasına rağmen ne Adaleti kalmıştır, ne de kalkınması!..

MUHTEREM KARDEŞLERİM;
İnanıyorum ki gelecek 50 yılı yine Milli Görüşçüler, sizler inşa edeceksiniz.
Çünkü Saadet Partisi; siyaseti mevki ve makam için değil, Allah rızası için yapan, tertemiz bir kadronun adıdır.
Bu kadro kimseye tuzak kurmaz. Kimseye kumpas yapmaz. Kimse ile gizli kapaklı işlerde bulunmaz.
Bu kadronun tek bir derdi vardır, o da bu ülkeye, bu millete olan aşkıdır, sevdasıdır.
Allah sizlerden razı olsun. Sizler Türkiye’nin umudusunuz. Türkiye’nin aydınlık geleceğisiniz.



MUHTEREM KARDEŞLERİM
Herkes Bilmeli ki, Biz Ak Parti’yi Değil Yanlış Politikalarını Eleştiriyoruz
Saadet Partisi hiçbir kimsenin, hiçbir partinin hasmı veya düşmanı değildir.
Biz partileri değil politikaları eleştiririz.
Biz kişileri değil zihniyetleri eleştiririz.
-Bu yüzden 50 yıl boyunca milletin inancıyla, değerleriyle mücadele edenlere nasıl karşı çıktıysak,  bugünde; milletin inancını istismar edenlere karşı çıkıyoruz.
-50 yıl boyunca halkın değil tankın yanında duranlara nasıl karşı çıktıysak bugünde; halkın değil rantın yanında duranlara karşı çıkıyoruz.
-50 yıl boyunca milletin kaynaklarının bir avuç mutlu azınlığa aktarılmasına nasıl karşı çıktıysak bugünde;  milletin imkânlarının bir avuç yandaşa aktarılmasına karşı çıkıyoruz.
-50 yıl boyunca milletin iradesine ipotek koymaya kalkan laikçi, dayatmacı vesayet anlayışına nasıl karşı çıktıysak, bugünde; vesayeti kaldıracağız diyerek iktidara gelip, kendi kişisel vesayetlerini kurmaya kalkanlara karşı çıkıyoruz.
Bundan sonra da karşı çıkmaya devam edeceğiz.
Kınayanların kınamasına aldırmadan inandığımız doğruları en gür şekilde haykırmaya devam edeceğiz.
Çünkü Milli Görüş gömleği ilikleriyle değil ilkeleriyle ünlüdür.
Biliyoruz ki; bu ilkelere inanan ve bu ilkelere göre çalışan idareciler ancak efsanevi hizmetlerin altına imza atabilirler.
Şayet, aynı yöneticiler gömleği çıkarır ve bu ilkelerden uzaklaşırlar  ise, asla benzer başarıyı sağlayamazlar.
Zira koltuğu değil Hakkı üstün tutanlar, ülkelerine ve insanlığa büyük hizmetler yaparlar.


Değerli Kardeşlerim, Aziz Milli Görüşçüler:
Türkiye’nin Yeni Bir Başlangıca İhtiyacı Var
Geçmişte herkesin hataları olmuştur.
Önemli olan bu hatalara takılıp kalmak değil, bu hatalardan ders çıkarıp, elbirliği ile, mutlu ve müreffeh bir geleceği oluşturmaktır.
Bütün partilere sesleniyorum;
Gelin bunun için yeni bir toplumsal mutabakat sağlayalım.
Gelin ülkemizi bir rövanş cumhuriyeti olmaktan kurtaralım.
İhtilaflarımızın, hırslarımızın kör karanlığında kaybolmak yerine, ittifaklarımız üzerinden yeni bir toplumsal sözleşme imzalayalım.
Hep birlikte yeni bir gelecek inşa edelim.


BU GELECEKTE;
-Çatışma değil, diyalog olsun.
-Çifte standart değil, adalet olsun
-Üstünlük ve kibir değil, eşitlik ve tevazu olsun
-Sömürü değil, işbirliği olsun
-Baskı ve tahakküm değil, insan hakları ve özgürlükler olsun.



Biz Saadet Partisi olarak milletimizin tüm farklılıklarıyla beraber, etrafında buluşabileceği yeni bir toplumsal sözleşme teklif ediyoruz.
Ruhunu Birinci Meclis’in çeşitliliğinden, Mayasını Mehmet Akif’in Çanakkale Destanı ile İstiklal Marşı’ndan, omurgasını 1921 Anayasası’ndan alan, ihtilaflarımızı ayrılık vesilesi görmeyen, farklı inanma ve düşünme imkanını Allah’ın lütfu bilen bir anlayış öneriyoruz.
Biz inanıyoruz ki;
-Kendisi için istediğini başkası için de isteyen Müşfik Bir Toplum,
-Milletinin tüm fertlerini eşit gören Hadim Bir Devlet,
-Adil bir düzeni en temel hedef olarak gören Siyasal Bir Mekanizma
-Evrensel hukuk normları ve demokrasiyi, kendi kadim birikimi ile harmanlayarak içselleştirmiş ve bunları geliştirmeye kararlı yeni bir Ortak Anlayış
Yeniden Büyük Türkiye’yi kuracaktır.

Millet mefhumu; ‘bizden önce yaşayanlar’, ‘halen yaşamakta olanlar’ ve ‘bizden sonra yaşayacakların’ toplamını ifade eder.
Milletin devleti vardır. Devlet, milletin sahibi değildir.
-Halk: her siyasi ve sosyal görüşten, dinden ve ırktan mürekkep bir bütündür.
-Devlet; insana ve topluma hizmet için vardır. Devlet hiçbir şekilde bir tahakküm aracı olarak kullanılmamalıdır.
-Siyaset ise; toplumun içerisinden çıkıp, devleti hak ve adalet ekseninde yönetme emanetine sahip olma işidir.
Emanet toplumundur. Siyasetçi; devlet emanetini üstlendiğinde, sadece mensup olduğu parti ya da dünya görüşünün değil kendisi gibi olmayanların da hak ve özgürlüklerini korumak ve onların gelişimine katkı vermekle yükümlüdür.
Bütün insanlar hür, onurlu ve haklar bakımından eşittir.
Biz, farklı kesimlerin doğal haklarını kullanarak, özgürce yaşayabileceği bir Türkiye hayal ediyoruz.

Bu çerçevede;
Her türlü oligarşiyi ve tahakkümü kesin olarak reddediyoruz.
Devlet müşterektir, kimliği adalettir. Farklılıkları, devlet çatısı altında bir araya getiren ise toplumsal sözleşmedir. Devlet bu sözleşmenin uygulayıcısı ve hakemidir.
Türkiye, din ve laiklik üzerinden kendi evlatları arasında, milletin enerjisini tüketen tartışmalı yılları geride bırakmalıdır.
Din, herhangi bir sosyal grup ya da partinin tekelinde olmadığı gibi, laiklik de, herkesin dini, siyasi ve sosyal görüşlerini rahatlıkla ifade edebilmesinin teminatı olarak anlaşılmalıdır.
Devletin vazifesi kimlik dayatmak değil; var olan kimliklerin devlet şemsiyesi altında huzur ve barış içerisinde varlıklarını sürdürme ve geliştirme imkanlarını sağlamaktır.
Saadet Partisi, dinin siyaset tarafından bir araç olarak kullanılmasına da, laiklik adı altında dini özgürlüklerin yok edilmesine de karşıdır.


SAADET PARTİSİ TÜRKİYESİ’NDE;
-Hiç kimse ırkından, cinsiyetinden, dilinden, dininden, mezhebinden, ideolojisinden dolayı suçlanmayacak, hiç kimseye ayrımcılık yapılmayacaktır.
-Şiddete başvurmadığı sürece her düşünce, örgütlenme hakkına sahip olacak, bu hak hiçbir şekilde engellenmeyecektir.
-Türkiye Cumhuriyeti devleti; üzerinde yaşayan herkesin ortak paydasıdır. Hiçbir ideolojinin, hiçbir kurumun, hiçbir yapının, hiçbir partinin ve hiçbir kişinin vesayet ve tahakkümü altına sokulamaz.
-- Halkın iradesine ipotek konulamaz, seçilmişler atanmışlarla değiştirilemez.
-Demokrasiye saygı, milletin iradesine teslimiyettir. Bu iradenin tecelli ettiği yer sandıktır. Ancak Çoğunluk tek başına hak sebebi de sayılamaz. Devlet her türlü azınlığın haklarını korumak ve teminat altına almakla yükümlüdür.
-Devlet yönetimi, hiçbir ayrım gözetmeden, bütün vatandaşlarına onurlu, saygın ve müreffeh bir yaşam sunmakla yükümlüdür
-Devlet yönetimi, ülkenin sahip olduğu kaynak ve birikimleri bütün vatandaşları için adil bir şekilde paylaştırmakla mükelleftir.
-Adalet en önemli önceliktir. Adaletin olmadığı yerde zulüm vardır. Yargıda masuniyet karinesi esastır. Suçu Mahkemeler nezdinde somut delillerle ispat edilmediği sürece görüşü, düşüncesi, aidiyeti ne olursa olsun herkes masum kabul edilmelidir.

Eğer bu genel prensipler üzerinden, birlik ve beraberliğimizi pekiştirebilir, toplumsal mutabakatımızı güçlendirebilirsek,
Ülkemiz cumhuriyetin yüzüncü yılı olan 2023’e güçlü bir şekilde girecek ve çok kısa bir süre içerisinde yeni bir dünyanın kurucu gücü olacaktır.

 MUHTEREM DELEGELER, MUHTEREM KARDEŞLERİM…
HANIMEFENDİLER, BEYEFENDİLER, GELECEĞİMİZİN TEMİNATI SEVGİLİ GENÇLER.
Bu noktada sizlere Saadet Partisi’nin 7 Temel Özelliğini arz etmek istiyorum.
1- SAADET PARTİSİ BİR “DEĞERLER” HAREKETİDİR
Toplumun maddi ve manevi değerlerinin korunması için mücadele eder.
“Önce Ahlak ve Maneviyat” düsturunu şiar edinmiştir.
Medeniyet değerlerimizin ihyasını en önemli önceliklerden biri olarak görür.
Maddiyatçı değil maneviyatçıdır.
Küresel egemenlerin; “Bir damla petrol, bir damla kandan değerlidir” anlayışına karşı, Saadet Partisinin değerler anlayışında; “dünyanın bütün zenginlikleri, bütün madenleri, bütün petrolleri, bir masumun bir damla kanı etmez”



2-SAADET PARTİSİ BİR “İNSANLIK” HAREKETİDİR,
Yaratılanı Yaradan’dan ötürü sever.
İnsanı ismi veya cismi ile değil fiilleri ve icraatları ile değerlendirir.
Kutuplaştırmadan uzak durur.  
Hiç kimseyi ötekileştirmez,  ırkçılık ve mezhepçilik yapmaz.
Bütün insanlığın saadeti için çalışır.
Huzur, barış ve kardeşliğin ancak bu yaklaşımla gerçekleşeceğine inanır.



3-SAADET PARTİSİ “BİLGİ VE HAKİKAT” HAREKETİDİR.
Bütün çalışmalarını veri ve bilgi merkezli yapar.
Algılara teslim olmaz.
Bilimsel araştırmaları, bilgi ve teknoloji üretimini, tecrübeyi esas alır.
İftiraya, karalamaya, gerçekle alakası olmayan algı operasyonlarına itibar etmez.
Algı oluşturmak için hamasete itibar etmez.
Hamaset ve hurafelerin değil hakikatin ardından yürür.
Güçlü, süratli ve yaygın kalkınmanın bilimsel çalışma ve üretimle mümkün olacağını bilir.



4- SAADET PARTİSİ BİR “ADALET” HAREKETİDİR
Şair der ki;
       “İnsansız adalet olmaz
       Adaletsiz insan olur mu? Olur
        olmaz olur mu!
       Ama, olmaz olsun”
Saadet Partisi, güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir dünya için çalışır.  
Adalet, mülkü yani devleti, ayakta tutan en temel kavramdır.
Adalet kurumlarının siyasallaşması ve adalete olan güvenin sarsılması, toplum için felaket demektir.
Bu yüzden: Saadet Partisi güçlünün hukukunu reddeder.
Gücün tek elde toplanmasına karşı çıkar. Her koşulda Hakkın hakim olması için mücadele eder.



5-SAADET PARTİSİ “TAM BAĞIMSIZLIK” HAREKETİDİR 
Bireyde ve devlette, her yönü ile bağımsızlığı savunur.
Ekonomiden, sosyal hayata, askeri imkânlardan yüksek teknolojiye tüm alanlarda kendi kendine yetebilen bir ülkeyi savunur.
Şahsiyetli bir dış politika olmazsa olmazıdır!
Bu sebeple tarihi, coğrafi ve kültürel bağlarımız olan ülkelerle her türlü işbirliğine önem verir.
Çoğrafyamızdaki problemler, çatışarak değil çalışarak çözülür,
Dışarıdan müdahalelere imkan vererek değil, bölgemizin asli unsurları ile işbirliği yaparak çözülür.



6-SAADET PARTİSİ “HER TÜRLÜ SÖMÜRÜYE KARŞI BİR BAŞKALDIRI HAREKETİDİR.”
Saadet Partisi; Faiz sömürüsünü, emek sömürüsünü, zihin sömürüsünü, din sömürüsünü, şahsiyet sömürüsünü reddeder.
Her türlü tekelciliğe ve rant düzenine karşıdır
Helal kazanılmış birin, haram yollarla elde edilmiş binden çok daha büyük ve çok daha kıymetli olduğunu bilir.
Adil paylaşımı ve fırsat eşitliğini savunur.
İhtiras ekonomisi değil ihtiyaç ekonomisi anlayışıyla hareket eder.
Rant ekonomisini değil reel ekonomiyi savunur.
Milli ve rasyonel kalkınmadan yanadır.

7- SAADET PARTİSİ BİR “UMUT VE UFUK” HAREKETİDİR.
 Saadet partisinde umutsuzluğa, karamsarlığa yer yoktur.
Saadet partili asla vazgeçmez, asla pes etmez.
Bir umut hareketi olduğu kadar bir ufuk hareketidir.
Geleceği planlarken, basiret, feraset ve dirayet ile hareket eder.
Milli Görüş Hareketi kuruluşundan bugüne kadar, dünya sathında meydana gelmiş bütün gelişmeleri ve yenilikleri yakın bir şekilde takip etmiştir.
1960’larda ağır sanayi hamlesine öncülük eden, toplu iğne bile yapamıyoruz denilen bir dönemde, gümüş motoru, yerli otomobili üretebilme cesaretini topluma aşılayan bu hareket.
Bugün de, ileri teknoloji ve bilimsel çalışmaların, ülkemizde gerçekleştirilmesi noktasında, öncü vazifesi görmeye devam edecektir.

MUHTEREM KARDEŞLERİM…
MUHTEREM DELEGELER,,,
Yeniden Büyük Türkiye’yi inşa ederken:
                   -Küstürecek ne bir ferdimiz;
                    -Atıl bırakacak ne bir kaynağımız,
                    -Ötekileştirecek ne bir vatandaşımız
                     -Ve Terk edilecek ne bir metre kare toprağımız vardır.
Yeniden Büyük Türkiye’yi, Saadet Partisi’nin öncülüğünde, hep birlikte kurmak ve gelecek nesillere emanet etmek zorundayız.


DEĞERLİ KARDEŞLERİM,
Geleceğin Türkiyesi ve Türkiye’nin geleceği için;
-Kardeşçe Yaşanılan Bir Ülke Oluşturacağız:
Kimsenin kimseye tahakküm etmediği insanlarımızın kendi inanç ve düşüncüleri ile özgürce ve kardeşçe yaşayacağı bir Türkiye inşa edeceğiz.

-Kaynaklarımızı Gösterişe Değil Üretime Tahsis Edeceğiz:
Gerektiğinde itibarımızdan tasarruf edecek, kaynakları kendi şahsi çıkarlarımıza değil milletin faydasına kullanacağız. Tüketime ve gösterişe ayrılan kamu kaynaklarını, üretime ve istihdama yönlendirerek, hızlı ve yaygın bir kalkınma hamlesi başlatacağız.


-Yönetimde Ehliyet ve Liyakati Esas alacağız.
Eğitimden istihdama, kamu ihalelerinden atamalara kadar her alanda adam kayırma, torpil ve iltiması ortadan kaldıracağız. İşi ehline vereceğiz. Devleti partileştirmeyeceğiz. Saadet Partisi olarak 82 milyona hizmet edeceğiz.

-Emanete İhanet Etmeyeceğiz
Bize emanet edilen kamu mallarına ve imkânlarına, yetim malına sahip çıkar gibi sahip çıkacağız.
-Ne yiyeceğiz ne de yedireceğiz.
Tüm vatandaşlarımıza eşit mesafede duracağız. Hiçbir kesimi siyasi görüşlerinden dolayı hizmetten mahrum bırakmayacağız. Hiç kimseye ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapmayacağız. Eşimize, dostumuza kamu ihalelerini dağıtmayacak, ulufe verir gibi makam ve mevki tahsis etmeyeceğiz!
-Şeffaf Olacağız
Şeffaflığı ve hesap verebilirliği, kamu yönetiminin vazgeçilmezi haline getireceğiz. Hiçbir işimizi kapalı kapılar ardında, kamuoyundan gizli yapmayacağız. Vatandaşın bilgi edinemediği hiçbir ihale, sözleşme bırakmayacağız.
-Kutuplaşmaya fırsat vermeyeceğiz.
Bugün en önemli problemimiz kutuplaşmadır.
Her türlü kutuplaşmayı ortadan kaldırmayı ve tüm vatandaşlarımızla kucaklaşmayı en önemli önceliğimiz olarak görüyoruz.
-Mutlaka adaleti tesis edeceğiz.
Evet Adaleti çok tekrar ediyoruz ama adalet olmazsa olmaz!
Merhametsiz adalet hiç olmaz. Necip Fazıl’ın dediği gibi;
“Etmeyin Reis Bey; Merhamet, hava gibi, su gibi muhtaç olduğumuz bir iksirdir.
Merhamet, baş aşağı giden bir Cemiyeti, baş yukarı edecek bir kudrettir’
Devletin bekası da milletin refahı da ancak adalet ile mümkündür.
İdare ve iradede temel ölçüt hukuk olacaktır.
Tüm iş ve icraatlarımızı hukuki norm ve ilkeler çerçevesinde gerçekleştireceğiz.
Hiçbir şart hukuk kurallarının çiğnenmesini meşrulaştırmayacaktır.
Herkesin Ankara'da hakimler var diyebileceği bir Türkiye’yi kuracağız.
Bunun mücadelesini vereceğiz.



DEĞERLİ KARDEŞLERİM
-Kürt Meselesini Hak Ve Adalet Ekseninde Çözeceğiz
Bu topraklar farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış, aynı çatı altında farklı inanışların, etnik ve mezhepsel yapıların bir arada yaşama erdemini insanlarına kazandırmıştır.
Kürtler ve Türkler aynı dinin mensubu, ortak bir tarihin çocukları, aynı kültürün renkleri ve aynı vatanın evlatlarıdır. Bir vücudun azaları gibidirler.
Aslında Türk’ün Kürt diye, Kürt’ün Türk diye bir sorunu yoktur.
Sorun milletimizde değil, bu milleti bölmeye, ayrıştırmaya çalışan her türlü ırkçı yaklaşım ve politikalardadır.
Bugüne kadar Meselenin çözülememiş olması hak, adalet, ahlak, ekonomi, eğitim, güvenlik gibi birçok alanda ortaya konan yanlış anlayış ve yapılan ihmallerin ortak sonucudur.
Çözümü sadece güvenlik eksenli politikalarda aramak meseleyi anlamamaktır.
Çözüm arayışları Sosyal, siyasi, psikolojik, ekonomik ve benzeri alanlarda yapılacak güçlü reformları da içermelidir. İnanıyoruz ki; huzur ve barış, kan dökerek değil ter döker ve dil dökerek tesis edilebilir.

-Kuvvetler Ayrılığı İlkesini benimsiyoruz
Bugünkü sistem ülke sorunlarına çare olmak bir yana, bizatihi sorunun kaynağı haline gelmiştir. Cumhurbaşkanlığı Sistemi’yle birlikte meclisin, yürütme üzerindeki denetim ve sorgulama gücü elinden alınmış, yürütmeyi denetlemesi gereken yargı da yürütmenin etkisine girmiştir. Bu şartlarda; Saadet Partisi için kuvvetler ayrılığı vazgeçilmez prensiplerden bir tanesidir.
Sultanlarda dahi olmayan bir yetki ile bu ülkenin yönetilmesine müsaade edemeyiz.
Haksızlık yapan en üst mevkide ki bir insan da olsa, karşısında hakkın söylenebileceği bir düzen inşa edeceğiz.

-Üreten Ve Hakça Bölüşen Bir Ekonomik Sistem Kuracağız
Bugünkü ekonomi rant ekonomisidir.
Vergi, zam, faiz, düşük ücret ve düşük taban fiyatları vasıtasıyla, halkın sahip olduğu bütün imkânlar elinden alınmaktadır.
Özelleştirme adı altında, milletin tasarrufları ile oluşturulmuş milli kuruluşlar şaibeli bir şekilde yabancı ve yerli tekellere haraç mezat satılmıştır.
Bunun neticesinde, ülke ekonomisinin, bel kemiği durumundaki tesisler, güvenlik ve savunmamızla ilgili sektörler dâhil, tüm birikimlerimiz milletimizin elinden çıkmıştır.
Bu yanlışlardan derhal vazgeçilecek, ülke kaynakları rantiyeye heba edilmeyecek, çılgın değil akıllı projelerle ülkenin öncelikleri belirlenecektir.
  
-Vergide Adaleti Sağlayacağız
İktidarların sorumsuzca yaptığı harcamalar neticesinde devletin gelirleri giderlerini karşılayamamaktadır.
Bunun sonucunda da fatura ne yazık ki vatandaşa kesilmektedir.
Büyük çoğunluğu dar gelirli olan vatandaş ve çalışan kesimden alınan haksız vergiler yüzünden zengin ve fakir arasındaki fark sürekli artmaktadır. 
Mevcut vergi düzeni sokaktaki vatandaş için ödev olmaktan çıkıp zulüm haline gelmiştir.
Çarpık ve adil olmayan vergi sisteminde köklü reformlar gerçekleştirilecektir.
Vergi düzenlemeleri Üretim ekonomisine hiçbir katkısı olmayan, vatandaşın sırtından kolay para kazanan kesimlerin lehine değil, üretici ve yatırımcıların lehine değiştirilecektir.

-         Milli Aile Stratejisi Geliştireceğiz
Toplumun temeli aile, ailenin temeli kadındır.
Aile kurumunun güçlendirilmesi milli bir görev olarak benimsenecek ve bu amaçla “Milli Aile Stratejisi” geliştirilecektir.
Aileyi tahrip edici unsurların önüne geçmek için, tıpkı Milli Güvenlik Kurulu gibi “Aile, Çocuk ve Kadını Koruma Yüksek Kurulu” oluşturulacaktır.

-Rant Odaklı Değil, İnsan Odaklı Çözümler Üreteceğiz
Hasta şehirler ve kibir kulelerine izin vermeyeceğiz.
vatandaşlarımızın barınma sorununa rant odaklı değil, insan odaklı ve ihtiyaca göre çözümler üreteceğiz.
Tarımsal araziler heba edilmeden, yatay şehirleşme planlamasına özen göstererek, tarihi ve doğal doku korunarak, estetik ve şahsiyetli şehirler oluşturacağız.
Kentleşme, sanayileşme ve yapılaşmada ormanlar, meralar ve tarım alanları kullanılmayacak.
Kıyı alanları, sahil şeridi ve koylar tüm halkımıza ait olacaktır.
Bu alanların mülkiyeti, belli bir süreliğine de olsa, gerçek veya tüzel kişilere devredilemez.
Böyle bir tahribatın önüne geçilecektir.

MUHTEREM KARDEŞLERİM
Bugün dünya, Endüstri 4.0’ı, yapay zekayı, robotları konuşuyor. Lisanlar bile değişti.
Endüstriyel üretim sürecini, daha çok akıllı makineler, yapay zekalar yöneteceği için, yeni teknolojik bilgilere sahip olan ve uygulayan ülkeler, küresel rekabet ortamında avantajlı konuma gelmektedirler.
Ne var ki; Sosyal ve toplumsal boyutları ihmal edilmiş bir makineleşme insanlığa huzur değil felaket getirir.
Bu sebepledir ki;
Toplum 5.0; insanı makinelerle rekabet etmeye değil, değerler alanında üretim yaparak, makineleri insanlığa faydalı olma çerçevesinde, güçlü kılmanın yollarını aramaktır.
Biz makinaların emrinde bir insanlığı değil, insanlığın emrinde bir makinalaşmayı savunuyoruz.
Bilgi ve istatistiklerin ruhu yoktur.
“Önce ahlak ve maneviyatı” merkeze almayan bir endüstri, hangi yapay zekaya, hangi yüksek teknolojiye ulaşırsa ulaşsın, barış ve huzurun değil kaos ve bunalımın sebebi olacaktır.
Saadet partisi olarak, her konuda olduğu gibi, geleceğin teknolojileri konusunda da temel düsturumuz bütün insanlığın huzur, barış ve saadetidir.
DEĞERLİ KARDEŞLERİM;
Biz büyük binalar yapmanın değil, büyük insanlar yetiştirmenin mücadelesini veriyoruz.
-Biz; kibir kulelerinde saltanat sürenlerin değil, şantiyelerde emeği sömürülenlerin mücadelesini veriyoruz.
-Biz gösteriş ve şatafatla övünenlerin değil, metrobüs duraklarında bekleyenlerin mücadelesini veriyoruz.
-Biz, özel ofislerde, lüks plazalarda kamu ihalelerini paylaşanların değil, kömür madenlerinde ekmeğini paylaşanların mücadelesini veriyoruz.
-Dört ayrı yerden Dört ayrı maaş alan torpillilerin değil, atanamayan öğretmenlerin, üniversite mezunu işsiz gençlerin mücadelesini veriyoruz.
Esnafın, köylünün, çiftçinin, açlık sınırının altında maaşa mahkum edilen emeklinin, emekli olamayan EYT’lilerin mücadelesini veriyoruz.
Eli nasırlı, yüreği hüzünlü Anadolu insanının mücadelesini veriyoruz.
Hak yiyenlerin değil, hakkı yenenlerin mücadelesini veriyoruz. Bütün insanlığın saadeti için çalışıyoruz.
MUHTEREM KARDEŞLERİM,
HANIMEFENDİLER, BEYEFENDİLER, SEVGİLİ GENÇLER
İşte bugün, bu salonda gelecek 50 yılın, gelecek yüz yılın yürüyüşünü başlatıyoruz.
Heybemizde sevgi var…  Heybemizde kardeşlik var, umut var…
Kollarımız 82 milyonu kucaklayacak kadar açık, Yüreğimiz 82 milyona yetecek kadar sevgi dolu…
“Eyy Yürekleri dağlar kadar büyük, azimleri kayalar kadar sağlam milli görüşçüler, Saadet Partililer”
Bu yolda, bu uğurda çalışmaya, Hazır mısınız? Hazır mısınız? Hazır mısınız?
-Mutlu ve aydınlık bir geleceği inşa etmek için daha büyük bir heyecanla, daha büyük bir azimle yeniden yola çıkmaya hazır mısınız?
-Müreffeh bir geleceği inşa etmek için hazır mısınız?
-Barış ve Kardeşlik yurdu bir Türkiye’yi kurmak için hazır mısınız?
-Nefreti sevgiyle, öfkeyi şefkat ile, umutsuzluğu umut ile değiştirmeye hazır mısınız?
-Yaşanabilir Bir Türkiye, Yeniden Büyük Türkiye, Yeni bir dünya için hazır mısınız?
GENÇLER
HER ŞEY BİR ADIM İLE BAŞLAR.
Bizler bir yıllık değil bin yıllık yürüyüşlerin yolcularıyız.
Bizler Mekke’den Medine’ye yürüyenlerin izindeyiz.
Bizler elinde asa Kızıldeniz’e yürüyenlerin peşindeyiz.
Konya’da Kudüs, Çağlayan’da milyonlar olup Gazze için yürüyenleriz.
İçecek su, iyileşecek ilaç bulamadığı için ölen Afrikalı çocuklar için yürüyenleriz.
Hiç kimsenin şüphesi olmasın;
Bu yürüyüşümüz yeryüzünde tek bir mazlum kalmayana dek devam edecek. 
Çünkü Biz Saadet Partisiyiz, Biz Milli Görüşüz.


VE HER ŞEY BİR İNSAN İLE BAŞLAR
Bir insan bir şehri, bir şehir bir ülkeyi, bir ülke dünyayı değiştirir.
Bütün kalbimle inanarak söylüyorum ki;
O bir insan Saadet Partisinin sandık müşahididir.
O bir insan Saadet Partisinin mahalle temsilcisidir.
O bir insan Saadet Partisi’nin ilçe yöneticisi, ilçe başkanı, il başkanıdır.
Kadın Kollarıdır, Gençlik Kollarıdır, Milli Gençliktir, Anadolu Gençleridir.  
İnanıyorum ki; kelebeklerin kanat çırpışı fırtınalara yön verir.
Mahallenizde, beldenizde, ilçenizde yapacağınız her çalışma
Dalga dalga yayılacak ve önce Yeniden Büyük Türkiye,
Ardından da Yeni Bir Dünya kurulacaktır.

Bugünden itibaren köy köy, ilçe ilçe çalışacağız.
Dağ, ova, mezra ayırmayacağız.
Sokaktan caddeye, twitter’dan youtube her yerde olacağız.
Her yere ulaşacağız.
Her kapıya gideceğiz,
Her eli tutacağız.
Her yüreğe dokunacağız.
82 milyonu kucaklayacağız
Allah, bütün insanlık için çıktığımız bu kutlu yürüyüşü şimdiden mübarek kılsın.
Zafer inananlarındır ve zafer yakındır.